Üç Renk: Beyaz / Trois Couleurs: Blanc (1994)

0

Karol, Paris’te yaşayan Polonyalı bir kuafördür. Evliliklerini cinsel açıdan doyurucu bulmayan bir Fransız olan karısının kendisini boşamasının ardından, bir de kuaför salonunu ateşe vermesi, üstelik zavallı adamı kundakçı olarak gammazlaması bardağı taşırır. Memleketi Polonya’ya dönemeyecek kadar parasız ve duygusal olarak çökmüş olan Karol, hala sevdiği karısıyla durumu eşitlemek için fantastik bir plan yapar…

Kieslowski’nin Fransız bayrağının renkleriyle adlandırdığı meşhur üçlemesinin ikinci ayağı olan Beyaz, ‘Eşitlik’ temasını işliyor. Bunu yaparken, en alışılmadık yöntemlere başvuruyor ve alaycılıktan ödün vermiyor. Öykünün merkez karakterinin, kendisini küçük düşürmüş olan -Julie Delphy’nin canlandırdığı- eski karısını tekrar kazanmak için intikam alarak onu incitmeyi seçmesi çok çarpıcı. Usta sinemacı Kieslowski, modern ve en özgürlükçü toplumlarda bile ‘Eşitlik’ kavramının mümkün olamaması, aşkta ve savaşta en ‘güçlü’ olanın en ‘eşit’ olduğu bir dünyada yaşıyor olmamız durumunu dahice bir yöntemle tiye alıyor.

“‎Bil ki; yaşadıklarınla değil, yaşattıklarınla anılırsın. Ve unutma; ne yaşattıysan elbet bir gün onu yaşarsın.”

Tolstoy böyle diyor. Hayatın eşitliğine dem vuruyor, adalet çarkına iplerini bırakıyor. Beyaz, bir sadelikle ilerliyor Kieswloski’nin bu serisinde. Ritmik ve Antonim duyguların bir tablosu.

Üç Renk Beyaz, Krzysztof Kieslowski‘nin pastoral senfonisi. Kieslowski’nin Üç Renk Üçlemesi(Trois Couleurs) içinden bir ‘beyaz’. Fransızca olarak şöyle diyor Kieslowski ‘Beyaz’  için:

“C’est une histoire sur la négation de l’égalité. Le concept d’égalité suggère que nous sommes tous égaux. Or je pense que ce n’est pas vrai. Personne ne veut vraiment être l’égal de son prochain. Chacun veut être plus égal. “

“Eşitlik kavramı üzerine bir hikaye. Eşitliğin kelime anlamı hepimizin eşit olduğunu belirtiyor. Halbuki ben bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Kimse,  bir başkasıyla gerçekten eşit olmak istemez. Herkes biraz daha eşit olmak ister.”

Yönetmen, karakterlerini perdeye aktarırken onları salt doğallıyla veriyor. Karol ve Dominique karakterleriyle bir evlilik üzerinden sağlanan adalet. Bu üçlemenin atfedildiği bir nokta da Fransa’nın meşhur kimliklerinden birisi: ‘Libérté, Egalité, Fraternité’  (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) Üç renk: Beyaz ( Trois Couleurs: Blanc)  ile bu mottonun ‘eşitlik‘ payına yol alıyoruz.

Polonya ve Fransa arasında gidip gelen film olmasının dışında, insanın maneviyatında ve hissiyatında bulunan duyguların yaşadıklarıyla paralel olarak nasıl bir ‘bumerang etkisi’  oluşturduğunu Üç renk beyaz’da daha net görebilme şansımız var. Aslında Kieslowski, dalga geçer gibi film çekiyor. İzleyiciye kendi prensiplerini Polonya soğuğu ve Paris karmaşasıyla veriyor. Fransızca ve Lehçeyi default dil olarak görüyoruz ‘Beyaz’da.

Fransa’da mahkemede eşinin iktidarsızlıkla suçladığı Karol, bozuk bir fransızca bilmektedir. Fransızcası yoktur neredeyse. Lehçe bilen tercüman kullanılır burada. Eşi Dominique nihayetinde haklı çıktığı mahkeme kararıyla açıklanır ve Karol’dan intikamını alır. Eşitlik bozulmuştur. Karol yalnızdır. Tarakla başlar senfonilerini mırıldanmaya. Kieslowski, duygu antonimliğini rövanşlarla vermekte Beyazda. Beyaz metaforu içinse Polonya’nın karları, gökyüzünün aydınlığı kullanılmıştır.

Duygu çatışması ve insanda bitmek tükenmek bitmeyen ve ‘eşitlik‘ uğruna insanın verdiği mücadele tohumları var Beyazda. Parapsikoloji’de ‘Bumerang Yasası’ vardır. Yaptıklarınız size er ya da geç döner. Kieslowski de bunu kendi karakterleriyle ve absürd gönlüyle veriyor. Filmin başında verilen ‘Eşitsizliğin‘ sonradan Eşitlik eşiğine dönüştüğünü ve kişinin kendi yakınında bulunduklarına daha ağır acılar yaşattığının miladını atıyor Kieslowski. Filmin müzikleri konusundaysa Zbigniew Preisner‘ın hakkını vermek lazım.

İnsanın fıtratı, temizlenmeye daha doğrusu bir şekilde içine sindirdiklerinden kendini temizlemek ister. Kieslowski, katarsis ile rahatlatıyor. Katarsis duygusu çok küçük detaylarda gizli. Beyaz’da da bu var aslında. İnsanın başka insan karşısında boyun bükmesi ve bir süre sonra başını kaldırması. Gri bir içsel isyan gibi, kimseye fazla zarar vermeden ve  ’eşitliği’ sağlayabilen. Antonim göndermeler ile eşitsizlik, eşitlik ve bunların teması olan ‘adalet‘ mefhumu çıkarılabilir verilen repliklerle.

 

 

~ Trois Couleurs: Blanc (1994) Trailer ~

 

Üç Renk: Beyaz (Özgün adı: Trois Couleurs: Blanc), yönetmenliğini Polonyalı sinema yönetmeni Krzysztof Kieślowski‘nin yaptığı bir filmdir.Zbigniew Preisner ise filmin müziklerini bestelemiştir. Adlarını Fransız bayrağının renklerinden alan üçlemenin diğer iki filmi ise, Üç Renk Mavi ve Üç Renk: Kırmızıdır.

Üç Renk Mavi‘den sonra üçlemenin ikinci filmi olan Üç Renk: Beyaz’da Fransız devriminin ideallerinden olan toplumsal eşitlik konu edilmektedir.

Filmin konusu

Bu filmde, Kırmızı ve Mavi’deki melankolik ve içe dönük karakterlerden farklı olarak, Polonyalı Karol Karol adlı film kahramanının dışa dönük kişiliğini, yaşamla mücadelesi, üzüntüleri ve öç alma çabası görülür.

Filmin başında havaalanında gelen yolcu bölümünde bavulunu bekleyen yolcu sahnesinden hemen sonra, Karol, artık onu sevmeyen karısının açtığı boşanma davası nedeniyle mahkeme salonunda izlenir. Karol, yalnızca karısını değil, karısıyla ortak olduğu güzellik salonunu da yitirmiş ve beş parasız kalmıştır. Artık bir dilenci konumuna düşen Karol, Paris metrosunda para kazanmak için müzik yaparken kendisi gibi Polonyalı olan Mikołaj’la tanışır. Karol her şeyini yitirmiş biri olarak mücadele verirken, Mikołaj ise zengin biriyle evlidir, başarılıdır, ama intiharı düşünmektedir. Karol, Mikołaj’ın yardımıyla Polonya’ya döner ve iş bulur. Mikołaj, daha sonra Karol ile Varşova’da metroda karşılaşır ve kendisini öldürmesini ister. Karol onu öldürmez, hatta ikisi birlikte ortak iş kurarlar.

Filmin çözümlemesi

Film, Karol’un Fransa’da çaresizliğini ve parasal olarak düştüğü kötü durumu anlatan siyasal bir altmetne sahiptir. Kieślowski, her ne kadar anayurdu Polonya’daki sosyalist yönetimin çöküşünü ilk başlarda sevinçle karşılamışsa da, sonrasında ortaya çıkan tabloya göre, kapitalist sistemin getirdiği serbest pazar ekonomisinde insanların düştüğü durumu da hoşnutlukla karşılamamıştır ve bu film de aslında bu temayı işlemektedir.

Bütün bunların üzerine eklemek gerekirse; yönetmen üçlemenin bu bölümünde gücün önemini de vurguluyor; güç kimdeyse onun istekleri oluyor. En başta garip bir adam olan Karol’un zengin olduktan sonra her şeye hatta eski karısına bile hükmettiğini görebiliyoruz. Fakat Karol en sonunda eski karısından gördüğü acımasız davranışların öcünü alırcasına çekip gider.

Yönetmen : Krzysztof Kieślowski
Senarist : Krzysztof Piesiewicz, Krzysztof Kieślowski
Oyuncular :  Julie Deply, Zbigniew Zamachowski
Müzik : Zbigniew Preisner
Türü : Dram
Yapım yılı : 1993, Fransa/Polonya/İsviçre
Süre : 88 dk. Dil Fransızca Lehçe
Önceki film Üç Renk: Mavi
Devam filmi Üç Renk: Kırmızı

Share.

About Author

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn