Güneş Sistemi’nin “cüce gezegeni” Plüton hakkında bilinenler hala çok sınırlı. 9 yıl önce uzaya gönderilen New Horizons (Yeni Ufuklar) uzay aracı, Plüton’a en yakın mesafeye ulaşarak gezegeni fotoğraflamayı başardı. Uzay aracının göndermeye başladığı veriler, bu gezegenin şu ana kadarki en net görüntüleri olarak kayda girdi..
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) Twitter hesabından yayımladığı fotoğraf, dokuz yıldır uzayda seyahat eden uzay aracından gelen ilk görüntü. Uzay aracı Plüton’a en yakın uçuşu Türkiye saatiyle 14:49’da gerçekleştirdi.
NASA’nın ‘görkemli Plüton’dan önizleme’ başlığıyla paylaştığı fotoğrafın altına şu not düşüldü: “Cüce gezegen, 9 yıldır 3 milyar mil yol kat eden New Horizons uzay aracımız aracılığıyla dünyaya bir aşk notu gönderdi. Bu fotoğraf, bugün yapılacak en yakın uçuştan önce alınan son ve en detaylı görüntü.”
Canlı Yayın
New Horizons uzay aracı yaklaşık on yıllık bir yolculuğun ardından cüce gezegene yaklaşıyor. Bu esrarengiz cücede neyle karşılaşacağı ise tahminlerden öteye gitmiyor.
Çok çok uzaklarda, küçük ve soğuk. Sırlarını hep kendisine sakladı.
Keşfedildiği 1930 yılından bu yana uzayın derinliklerinde dolanıp durdu. Ve buzlu yüzeyi, en güçlü teleskopların dahi netleştiremediği bir gizeme dönüştü… Evet, Plüton’a aşinayız. Ama onu yakından tanımıyoruz.
Ancak, 14 Temmuz’da bir şeyler değişecek. NASA’nın New Horizons uzay aracı o gün donuk cücenin 12 bin 500 kilometre yakınından geçecek. Her şey yolunda giderse bu kısacık yakın temas klasik Güneş Sistemi’nin keşfedilmemiş son halkasını saran sis perdesini de ortadan kaldıracak. Bir zamanlar dokuzuncu gezegen olarak bildiğimiz Plüton’la nihayet yüz yüze gelecek, yüzeyini ve en büyük uydusu Charon’u yakından göreceğiz. Bilim insanlarının burada neyle karşılaşacakları konusunda birtakım tahminleri var. Emin olabildikleri tek şeyse Plüton’un sürprizlerle dolu olacağı.
New Horizons’ın Araştırma Başkanı Alan Stern, “Hayalimizde canlandırdığımız Plüton imajı uçup gidecek,” diyor.
X GezegeniPlüton’un daha önce beklentileri boşa çıkardığı da olmuştu. New Horizons’ın uzaya fırlatıldığı 2006 yılında gezegenler listesinden silinip gitmiş, sonra “cüce gezegen” olarak yeniden ortaya çıkmıştı. Ancak gerçek şu ki, Plüton keşfedilmesine giden süreçte bile hep çetin ceviz olmuştu. 1840’larda yapılan karmaşık hesaplar, Neptün’ün yörüngesinin ilerisinde bir gezegenin varlığına işaret ediyordu. Neptün’ün kütlesini temel alan hesaplamalar, buz devinin ve komşusu Uranüs’ün yörüngesinin gezegensel hareket tahminlerine tam uymadığını gösteriyordu. Bu nedenle bazı gökbilimciler, Güneş Sistemi’nin dış sınırlarında keşfedilmemiş en az bir tane büyük dünyanın olduğunu ve bunun çekimsel gücünün buz devlerini etkileyerek Güneş’in etrafında başıbozuk bir yörünge çizmelerine yol açtığını öne sürmüştü. Yirminci yüzyıla gelindiğinde kayıp gezegeni bulma çalışmaları hız kazandı. Gezegeni bulan kişi, 50 yılı aşkın bir süre içinde yeni bir gezegen keşfeden ilk isim olmak gibi gösterişli bir payeye de sahip olacaktı.
Serseri gezegene “X Gezegeni” adını veren Bostonlu aristokrat Percival Lowell araştırmayı iyice derinleştirdi. Belki de en çok Mars’ın yüzeyinde “sulama kanalları” tespit ettiğini öne sürmesiyle tanınan Lowell, Arizona, Flagstaff’ta kendi gözlemevini kurdu. Bu gözlemevi 1905’te X Gezegeni araştırmasının merkezi haline gelirken, Lowell da henüz keşfedilmemiş gezegenin olası konumunu yeniden ve yeniden hesaplıyor, bu arada araştırma için gerekli donanımları da ödünç alıyordu. Ancak X Gezegeni’nin gerçekten var olduğunu öğrenemeden, 1916 yılında, hayata gözlerini yumdu.
Şimdi zamanı biraz ileri saralım ve 1930 yılına gelelim. Şubat ayında bir akşamüzeri. 24 yaşındaki Clyde Tombaugh, Lowell Gözlemevi’ndeki yerini alıyor. Kansas tarlalarından buraya geçiş yapmış Tombaugh’un görevi Lowell’ın kaçak gezegenini araştırmak. Gökbilim eğitimi almamış ama eski araba parçalarından ve hiç beklenmedik diğer malzemelerden teleskop inşa etme becerisine sahip bir isim o. Aynı zamanda da gerçek bir mükemmeliyetçi. “Darı ektiğimde,” diye yazıyor 1980 yılında yayımlanan anılarında, “tarladaki sıraların dümdüz olması gerekirdi, aksi halde mutsuz oluyordum. Sonra, olasılık ne kadar düşük olursa olsun, gezegen olabilecek her şeyin kontrol edilmesi gerekti… Yaptığım en sıkıcı işti.” Tombaugh yaklaşık bir yıl öncesinden beridir kayıp gezegeni arıyor ve bunu yaparken de görüntü arayıcı adı verilen bir alet kullanıyordu. Gürültüyle çalışan makine, uzun pozlamayla birkaç günde bir çekilmiş –içinde yüz binlerce yıldız kaynayan– uzay görüntülerini peş peşe görme olanağı veriyordu. Bu alet, görüntülere art arda bakıldığında, görüntüler arasındaki süreçte fondaki yıldızlara göre yer değiştiren bir gezegen ya da asteroid var ise, onu hareket ediyormuş gibi gösteriyordu.O akşamüzeri Tombaugh yine görüntü arayıcısının başına geçmiş gözlerini kısarak binlerce yıldıza bakıyor, çıplak gözle her birini tek tek değerlendiriyordu. Günlerden 18 Şubat’tı. Birdenbire, Ocak ayında altı gün arayla çekilmiş görüntülerde yer değiştiren küçük bir ışık noktası fark etti. Bu nokta, görüntülerden birinde iki parlak yıldızın solundaydı. Bir sonrakinde ise yıldızların birkaç milimetre sağına kaymıştı. Tombaugh görüntüleri ileri geri oynatarak noktanın orijinal konumuna gidip gelişini izledi. Eline bir cetvel alıp konumlar arasındaki mesafeyi ölçtü. Sonra Ocak ayı başlarında çekilmiş bir başka görüntü bularak aynı noktayı aradı. Sonra da bir büyüteç alıp, farklı bir fotoğraf makinesi tarafından çekilmiş bir başka grup fotoğrafta potansiyel gezegeni aramaya koyuldu. 45 dakikanın sonunda Tombaugh artık emindi: X Gezegeni’ni bulmuştu.
Lowell Gözlemevi’nde çalışan New Horizons ekip üyesi Will Grundy, Plüton’un ta kendisi olan noktaya bakıyor ve “Ne kadar küçük olduğunu görüyorsunuz,” diyor. “Bu noktacıklara tüm dikkatinizi verip bakmanız gerekiyor. Nasıl kör olmamış bilmem.”
Lowell Gözlemevi, haftalar boyunca süren takip gözlemlerinden sonra, 13 Mart’ta, Lowell’ın 75. doğum gününde, Tombaugh’un keşfini ilan etti. Ancak gökbilimciler yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hemen fark etmişlerdi. Işığın kaynağı X Gezegeni olamayacak kadar güçsüzdü. Dönemin en iyi teleskopları dahi gezegeni disk şeklinde gösterememişti ki bu da cismin küçük olduğu anlamına geliyordu. Buz devlerinin yörüngelerini değiştiremeyecek kadar küçüktü.
Harvard–Smithsonian Astrofizik Merkezi’nde fahri gökbilimci olan tarihçi Owen Gingerich, “Daha parlak, daha büyük bir şey bekliyorlardı,” diyor. “Tüm bunlara rağmen yine de olasılıkla Dünya boyutunda olduğu tahminini yürüttüler. Uranüs ve Neptün’den çok daha küçüktü ama kayda değer türde bir gezegendi.” Gerçekten de cismin boyutu hayran kitlesi edinmesini engellemedi. Lowell Gözlemevi yeni gezegene ne isim verileceğini araştırmaya koyuldu. Yüzlerce mektup yağdı. “Minerva” ilk favoriydi. Lowell’ın ölümünden sonra mirası için gözlemeviyle mücadele ederek X Gezegeni araştırmasını geciktiren karısı Constance da bu arayışa katıldı. Önce “Percival” ve “Lowell”ı, ardından alçakgönüllülüğü tamamen bir kenara bırakıp “Constance” adını aday gösterdi. Okyanusun diğer yanından da bir öneri geldi. Venetia Burney adlı 11 yaşındaki İngiliz kızı, Roma yeraltı tanrısından esinlenerek “Plüton” adını önermişti. Uzayın loş kıyısındaki bir gezegene yakışacak kadar karanlık bir isimdi bu ve aynı zamanda mitolojik isim takma geleneğine de uygundu. Ayrıca Percival Lowell’ın adı ve soyadının baş harflerini de içeriyordu. Böylece Lowell Gözlemevi, 1 Mayıs’ta, X Gezegeni’ne Plüton adının verileceğini ilan etti.
Haber: National Geographics
http://m.nationalgeographic.com.tr/makale/temmuz_2015/ve-sonunda-pluton/2504