Suruç Katliamı: İçimizde yaşayan yıldız tozları..

0

Ne demeli, nereden başlamalı bilemiyorum. İçinde dünyaya gözlerimizi açtığımız sevgi ve barış içinde yaşamak için mücadele verdiğimiz yegane coğrafyamızda her gün birer birer, onar onar öldürülüyoruz.

20 Temmuz 2015 sabahı önceden günlerce hazırlık yapan ve Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) etkinliğinde çeşitli şehirlerden bir araya gelen çoğu öğrenci, 330 kişilik mücadeleci sevgi dolu bir çok güzel yoldaşımız Suruç’ta, Amara Kültür Merkezi’nin bahçesinde toplanıp örgüt olarak bir konuşma gerçekleştirdikten sonra, Kobane’li çocuklara götürmek istedikleri oyuncakları ve bir çok ihtiyaç malzemesini teslim etmek için Kobane’li çocuklarla buluşmak üzere harekete geçeceklerdi. Kobane’ye gidip yapmak istediklerini şöyle sıralamışlardı: Hastane ve okul inşaatları, kreş yapımı, Kobane’de hayatını kaybedenler ve Berkin Elvan için hatıra ormanı, kütüphane.

“Beraber savunduk, beraber inşa edeceğiz”

“Oyuncaklar topladık, kreş yapacağız”

Çoğu genç yaşta olmasına rağmen üstendikleri bu sorumluluk ve duyarlılık onların ne denli sevgi dolu ve devrimci bir ruhla bir araya geldiklerini ortaya koyuyor. İnsanların gururu ve umudu haline gelen mücadeleci yoldaşlarımız yine/yeniden katledildi.  Ne acı ki, patlama anı kayıtlara girdi sevdiğimiz insanların parçalarının havaya savrulduğunu görerek kedere boğulduk. Şimdi ne alınacak bir nefesimiz var ne de yüzümüzde küçük bir tebessüm. Yanardağlar gibi öfkeyle ve isyanla haykırıyoruz. Artık son bulmalı bu hain katliamlar!

An itibariyle gelen bilgilere göre kaybettiğimiz yoldaşlarımızın sayısı 32’ye yükseldi. Ardında yüzlerce yaralı insan hastanede yatıyor. Daha fazla kayıp olmadan her birinin sağlığına kavuşmasını dilemekten başka çaremiz kalmadı. Olayın sorumluları halen belirlenememesine rağmen, saldırının ardında İŞİD canileri ve AKP desteğinin olduğunu anlamak oldukça kolay.

SGDF, Kobane’ye destek kampanyası kapsamında 17 temmuz’da facebook’ta bir video paylaşmış, kentte yapmak istediklerini anlatmış ve “Rojava Devrimi’nde kendi özgürlüğümüzü görüyoruz.” demişti.. Konuşmayı yapan yoldaşımız da ne yazık ki ‘Hatice Ezgi Saadet’ 20 yaşında sonsuz yolculuğa çıkanlara arasında oldu.. 

Bu ülkede nefes almayı bize haram sayan insanların içinde ve artık her kesimden topluma ve bireylere kadar uzanan bu ölüm tehdidiyle yaşamaya lanet eder hale geldik. Öyle ki kaybettiğimiz insanların pek çoğu bir şekilde tanıdığımız uzaktan ya da yakından bir hoşluk ettiğimiz dostlarımızdı. Sadece mücadeleci yoldaşlarımızı değil, dostlarımızı birlikte anılar biriktirdiğimiz insanları da kaybettik. Kimileri el ele tutuşarak veda ettiler, kimileri tanınmayacak haldeydi.. Ölümden asla korkmadıklarını biliyoruz ama yaşamak ve dünyayı güzelleştirerek yaşamak için bir çok hayalleri vardı. Kimisi tıp, kimisi, hukuk, psikoloji, sosyoloji öğrencisi.. Ülkenin dört bir yanından ve etnik olarak aynı kimliklere bile sahip olmayan ama aynı mücadeleyle yaşama karşı duruşları olan insanlardı.

Hürriyet yoktu sağlığında
Gün geldi gitti incecikken
Yiğitken, güzelken, gencecikken.
Şimdi ne kadar dost varsa arkasında
Hasatçı, öğrenci, öğretmen
Ne kadar gül varsa toprağımızda:
Daldırma gül, ak gül, gonca gül;
Ne kadar sevgili varsa arkasında:
Tiyatro, iş, kitap, şiir, marş
Yanar yanar ağlaşır cümlesi,
Çoban ateşi hatırasında.
Gavur müslüman demezdi
“Kendisi için bir şey istemezdi”
Yatak ölümü beklemezdi”
Gitti vadesiz, gencecikken
Yiğitken, güzelken, incecikken
Ölüm, adın kalleş olsun!
Enver GÖKÇE

Bütün bu acılara rağmen umut tohumları ekerek yıldızlara karışan dostlarımızın sürdürdükleri faaliyetlerin toplum adına, insanlık ve barış adına ne gibi yararları var bunları görmek ve hiç unutmamak gerekiyor. Son yıllarda artık bu ülkenin insanları sisteme, kapitalizme, katliamlara ve sömürülere karşı durarak bir çok yoldan mücadele veriyor.

Kesin olarak fark edilen tek şey yüz binlerce insan yepyeni bir yaşamın temellerini kuruyor. Devletten, kötülükten, saçma sapan inançlardan ve tüketim sisteminden uzak. Herkes kendi yordamınca bir yol seçmiş, kimisi sanatla doğayı ve sevgiyi dile getiriyor, kimisi zor durumda olan insanlar için yardıma koşuyor, kimisi paraya ihtiyaç duymadan yaşamayı ve yaşatmayı öğretiyor daha nice işler.. En güzeli de gerçekten somut adımlarla ilerlemeler kaydediliyor. Artık bir şeyler kıpırdamaya başladır. Her yerdeler. Gerektiğinde isyan-direniş, gerektiğinde de sevgi ve şefkat dolu devrimciler. Bunun bir parçası olabilmek adına destek vermek ve somut adımlar atmanın hepimizin geleceği için, insanlık ve barış için tek gerçek olduğunu artık anlamak gerekiyor. Çünkü bu yaşanılanları herkes görmeli, benimsemeli ve toplumda bu dayanışma kültürünün temelleri atılmalı. Yukarıda anlattığım ve Suruç’ta yoldaşlarımızın onurlu ve duyarlı bir amaçla düzenledikleri eylem de bunlardan birisiydi. Ne istediğimiz apaçık ortada lanet olun ve bizi rahat bırakın artık. Sizin iğrenç inançlarınız, toprak, para ve iktidar arzularınız için ölmek, katledilmek istemiyoruz! Bu güzel insanları aramızdan aldınız bedelini ödeyeceksiniz! 

“…Otobüste türküler söylediğimiz insanları öldürdüler. Halay çektiğimiz insanları öldürdüler. Muhabbet ettiğimiz, orada olduğuna şaşırdığımız, meslektaşımız olan insanları öldürdüler. Amara bahçesinde beraber kahvaltı ettiğimiz, gülüştüğümüz, karpuz yediğimiz insanları öldürdüler. Teori, siyaset tartıştığımız insanları öldürdüler. İdeolojisi birbirinden farklı olan ama devrim gerçekliğinin birbirlerini buluşturduğu insanları öldürdüler.
Hepimiz iyi insanlardık. Hepimiz bir hayali gerçekleştirmeye gidiyorduk. Oyuncaklarımız vardı çocuklar için üç poşet, anlatabiliyor muyum?
Yoldaşlarımızın cesetlerine basmamak için dikkatlice yürüdük. Anlatabiliyor muyum?
Kürtçe ağıtların neden bu kadar acı olduğunu öğrendim. Anlatabiliyor muyum?…”

Suruç Katliamı’ndan bedenen sağ çıkan Merve Kanak

Yüreğimiz burkuk, ama başımız hala dik.. Sevdiklerimizin üzüntüsünü, öfkesini ve gayesini paylaşacağız. Bu da mücadelemizin bir parçası. Düşene, dövüşene bin selam olsun! Güneşin çocukları yıldızlara kavuştular.. Her biri ayrı güzel, her biri bizim içimizde canımız, ciğerimiz. Asla unutmayalım diye, bir gün intikamını alalım diye bu yazıyı buraya ekliyorum.

Yaşanılan olayla ilgili son bilgiler şu şekilde geliyor:

– Ölü sayısı ne yazık ki 32’ye yükseldi. İçlerinde yanında kimlik olmadığı belirtilen Polen Ünlü isimli yoldaştan haber alınamaması üzerine ailesi yola çıktı. Ailesinin tespitlerine rağmen henüz yoldaşımızın hayatta olup olmadığı kesinleşmedi.

– Hayatını kaybeden bazı yoldaşlarımız yaşadıkları şehirde defnedilmek üzere uğurlandı.

– Suruç’ta ‪#‎SGDF‬ üyelerine yönelik katliamın sorumlularından Başbakan Davutoğlu, yaralıları istememelerine rağmen zorla ziyaret etmek istedi. Bu esnada SGDF Eş Başbakanı Oğuz Yüzgeç ile bir yaralı yakını tepki gösterdikleri için kısa süre gözaltına alındı.

– Suruç katliamı şehidimiz ‪#‎OkanPirinç‬‘in cenazesi Antakya’ya ulaştı.Bugün Hancağız’daki evinden kaldırılacak.

– Suruç’ta katledilen ‪#‎SGDF‬‘liler için Ankara Konur Sokak’ta taziye çadırı açıldı

– Olay sonrası Kobani’ye götürülmesi hedeflenen oyuncaklar ve bazı ihtiyaç malzemeleri yola çıkarılmak üzere hazırlandı. Bir kısmı ise olay mahallinde sergileniyor.

– Kadıköy, Silopi, Dersim’de esnaf tepki olarak kepenklerini kapattı.

– İstanbul’da son yolculuklarına uğurlanacak Cemil Yıldız, İsmet Şeker ve Nazegül Boyraz’un cenazeleri Atatürk Havaalanı’ na Bursa’da son yolculuklarına uğurlanacak Ferdane Kılıç ve Nartan Kılıç’ın cenazeleri bugün İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı’na getirilecek.

– bugün polen adlı genç arkadaşın, kuzeni ve babasına, çektigimiz fotoları ağlayarak gösterdik. polen’in bedeni yok hiçbir yerde dediler. Adli tıpta son kalan cenazelerde yok dediler. patlamadan saniyeler önce çektigim fotolardan polenin tamda patlamanın merkezinde yer aldığı görülüyor. bedeninin olmayışını babasına ve kuzenine anlatmak çok zordu.. @Mehmet Lütfü Özdemir 00:44

Güncel durum için: https://www.facebook.com/sgdf2011/timeline  / https://www.facebook.com/10.posta/timeline

Hayatını Kaybeden Yoldaşlarımız ve Geriye Kalanlar

Katliamların Perde Arkası

Yaşanılan üzücü olayın perde arkasını biraz daha irdeleyip geriye doğru gittiğimizde ortaya çıkan tablo ve katliamların sorumlusu tamamen ortaya çıkıyor. Eğer dininiz ve kitabınız bir karıncayı incitiyorsa yerin dibine batsın. Artık kimsenin “din bu değil” demeye hakkı yok. Dinin ve kitabın geldiği yer yere yaşam yerine ölüm geliyor.

Milletvekili seçimlerinden bu yana ve çok kısa bir zaman dilimine baktığımızda İŞİD çeteleri ve AKP destekli, Kürt halkı ve sosyalist – devrimci gençler üzerinde kurulan oyunların kaçıncısı olduğunu bile sayamaz halde geldik. Bundan şu çıkarımı çok kolay yapabiliyoruz artık. Gerçekten terörist kim? Kimin elinde kan var! Sınırlardan içeriye sokulan ve bizden alınan vergilerle lojistik destek yardımı verilen İŞİD canilerinin işlediği katliamların sorumlusu kim? Nasıl bir barbarlık ve yok etme arzusu ki durmak, bitmek bilmiyor. Üstelik haince, kalleşçe arkadan vurarak gencecik insanları hedef alarak yapılan ardı arkası gelmeyen katliamlar. Artık bu kirlik oyunun arkasında AKP’nin olduğunu bilmeyen, aksini savunabilecek hiç bir güç, taraf kalmadı. Ülkenin sağcısı, radikal islamcısı çıkıp “oh olmuş” nidalarıyla zevk alırken başka sorumlu ve suçlu aramaya gerek yok.

El ele düşmek..

Burada önemli olan nokta, ana akım medyanın ezber bozan yalanları ve cehalet içinde körelmiş, tanımadığı inancının karanlığına saplanmış insanların; senelerdir barış, sevgi ve adalet için verdikleri mücadeleyi terörist faaliyet, dinsizlik, bölücülük olarak tanımlaması. Kimisi öğrenci, kimisi özgürlük için canı pahasına kendini mücadeleye adamış bu genç insanların toplumun huzuru, adaletin sağlanması ve hangi ideolojik, etnik gruptan olursa olsun eşitlik istemesi karşısında nasıl bir katil, bölücü tanımlaması veya suçlama yapılabilir bu nasıl acizlik? Şayet bu durumun aksi oluyorsa neden bu ülkede karşıt gruplar hiç bir şekilde zarar görmüyor? Aynanın öteki tarafından bakıldığı zaman katilin, bölücünün kimler olduğu ve kimlerin destek verdiği gün gibi ortada. HDP Diyarbakır mitinginde yapılan suikast girişimi sonucunda yine onlarca insanımızı kaybettik. Orada bir araya gelen yüz binlerce insanın hiç kimseyi öldürmek, yok etmek ve inançlarına saygısızlık yapmak gibi bir amacı yoktu. Yaşanılan bu zulümlere rağmen büyük bir sabır ve sükunet içinde mücadeleye devam edildi. Oysa bize yaşatılan acılara karşı isyan etme sesimizi yükseltme hakkı bile olmamasına rağmen. En ufak bir isyanda karşımızda polisin öldürme arzusuyla yanıp tutuşan saldırılarına maruz kalmak pahasına hiç bir tepki verilmedi.

Dili, dini, ırkı ya da siyasi görüşü her ne olursa olsun yüzümüzü acının olduğu yöne dönmeliydik. Kaybettiğimiz insanların hiç birinin bizden bir farkı yoktu. Öğrenciydiler, işçiydiler mücadeleciydiler. Ama yıllardır bu ülkede istedikleri ve umut ettikleri tek şey vardı. Barış.. barış.. barış.. kimileri bu uğurda yollarda düşüp kaldı kimileri yoldaşlarının izinden devam ediyor.

Share.

About Author

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn