Selâmlarım, kucaklarım seni
Ne demeli bilmem,
nerden başlamalı, nasıl bitirmeli,
geçip giderken durmadan günler?
İki şeyim var burda benim, sürgünde:
içine kuru ekmek koduğum bir çanta
ve ara sıra içimi döktüğüm,
kinimi tükürdüğüm bir defter.
Nerden başlamalı
söylenmiş sözlere, söylenecek sözlere?
Çekilenler bir kucaklaşmayla unutulacak mı?
Çekilenler unutulacak mı bir el sıkışmayla?
Sürgün dönecek mi evine?
Göklerden yağmur yağdıracak mı?
Tüyler çıkartacak mı yeniden
kaybolmuş kuşun kanatlarında,
ezilmiş kuşun?
Nerden başlamalı?
Selâmlarım, kucaklarım seni..
Ve …
2
Diyorum ki radyoya:
Ona söyle, ben iyiyim.
Kuşa diyorum ki:
Git ona doğru,
unutma beni, söyle ona:
İyiyim,
İyi.
Gözlerim hep ışığa dönük.
Ay hep yukarlarda.
Parçalanmadı bugüne dek eski rubam,
yırtıldı bir iki yeri yamadım.
Bir süre götürür beni.
Yirmi yaşında bir delikanlıyım,
bir düşün, yirmi yaşında,
bütün delikanlılar gibi.
Of anam, of,
hayatı sırtlamışım,
taşırım bütün insanların taşıdığı yükü,
çalışırım bir lokantada,
tabakları yıkarım,
kahve hazırlarım müşterilere.
Kederli yüzümü çıkarır,
takarım güler yüzümü,
kaçmasın diye rahatları ..
3
İyiyim.
Yirmi yaşındayım.
Bütün delikanlılar gibiyim.
Cıgara içiyor, duvara dayıyorum sırtımı,
ıslık çalıyorum güzel kızlara,
öbür delikanlılar gibi.
Aman kardeşler, aman,
kızlar ne güzel,
aman ne güzel!
Hiç çekilmez bu hayat kızlar da olmasa.
Ekmeğin var mı, dedi arkadaşım,
karnım acıktı, dedi,
ekmeğin var mı?
«Kardeşler, insan aç olunca
ne kadar yüce!»
İyiyim,
İyi.
Kara ekmeğim var.
Bir sepet de sebzem.
4
Mektuplar dinledim radyoda.
sürgünlerden mektupları.
sürgünlere mektupları.
Dediler: İyiyiz,
hepimiz iyi.
Babam nasıl?
Eskisi gibi seviyor mu
dua etmesini.
çocukları.
toprağı,
zeytin ağaçlarını.
Erkek kardeşlerim nasıl?
Memur olabildiler mi?
Bir gün babam ne demişti:
Çocuklarımın hepsi öğretmen olsunlar,
defter kitap alırım onlara dişimden keser,
köyümüzde kimsenin okuması yazması yok.
Kız kardeşimiz nasıl?
Büyüdü mü?
Taliplisi var mı?
Nenem nasıl?
Hep kapı önünde mi oturur gene?
Dua eder mi bizim için?
Evimiz ne âlemde,
yıpranmış eşiğimiz, ocağımız, kapılar?
Mektuplar dinledim radyoda,
sürgünlerden mektupları,
sürgünlere mektupları.
Hepsi iyiler.
Ben iyi değilim ama.
Bir kuşku içimi kemirir yer.
Radyo bana bir haber vermedi sizden,
acı da olsa
tek bir haber.
5
Gece, ey ana,
yırtıcı, aç bir kurt,
kovalar durur yabancıyı habire,
kavaklarsa tutar rüzgârı, hiç bırakmaz.
Ey ana,
suçumuz ne?
Ölürüz iki kez:
Bir kez hayatta,
bir kez ölümde.
Bilir misin gözlerimi yaşla dolduran ne?
Bir gün hasta düşersem, ey ana,
yıkılırsa bir gün vücudum acılarla,
ne dersin, saklar mı gece
buralara sığınmış birinin anısını,
bir daha yurduna dönmemiş birinin?
Ne dersin, anar mı gece
mezarsız bir ölüyü, bir sığınığı?
Ey kavaklık, hatırla,
bir insandı
gölgende vurulup öldürülen.
O da bir insandı, der misin bilmem,
korur musun cesedimi kargaların açlığından?
Ana, canım ana,
bu satırları yazdığım ana,
hangi postacı getirecek sana bu mektubu?
Kara yolları kapalı,
hava yolları kapalı,
deniz yolları kapalı.
Ufuk gibi.
Anam, babam, kardaşlarım, dostlarım,
belki sağsınız,
belki ölü.
Belki nerde olduğunuz belli değil,
benim gibi.
insanın ne değeri olabilir,
evsiz barksız,
yersiz yurtsuz,
bayraksız,
ne değeri?
(Çev. : A. Kadir – Afşar Timuçin)
Son dönem Filistin şiirinin en önemli şairlerinden olan Mahmut Derviş, 1948 yılında henüz çocukken, doğduğu köy İsrail tarafından işgal edilerek yıkılınca, ailesiyle Lübnan’a göç etmek zorunda kaldı.
“(…) çocukluğum, tüm halkımın dramıyla ilişkili olarak, kişisel dramımın başlangıcı oldu. 1948 yazının o gecesinde, dingin bir köyde atılan mermiler ayırım gözetmedi. altı yaşındaydım, zeytinliklere, sonra dağlara koşar buldum kendimi, bazen yalınayak, bazen yere kapaklanarak. korkuyla ve susuzlukla geçen kanlı bir geceden sonra, lübnan denen ülkede bulduk kendimizi.”
Şiir yazmaya, iki kilometre uzaklıktaki okuluna yürüyerek gittiği ilköğretimi sırasında başladı. İlk şiirlerinin yayımlanma sürecinde, “El-arz” (Toprak) cephesinde etkinlik gösterdi. “El İttihad” gazetesi ile “El Cedid” dergisinin yazı işleri müdürlüklerini yaptı. Şiirleri 20’den fazla dile çevrilen Filistinli şair, 2003 yılında uluslararası Nazım Hikmet şiir ödülüne de layık görüldü. 1982 yılı Eylül ayında Sabra ve Şatilla’da yaşanan katliamın ardından yazdığı Beyrut Kasidesi ile 1984’te te Sovyetler Birliği’nde Lenin ödülünü aldı. Şiirleri ve yazıları nedeniyle birçok kez tutuklanarak cezaevinde yatan şair, Filistin halkının yaşadığı zorlukları dizeleriyle anlatmasıyla tanınmaktaydı. Adı, 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nün önde gelen adayları arasında geçen Derviş, lirik örnekler gösteren şiirinde, geniş bir insanlık tarihi ve coğrafyasını konu edindi. 1970 yılında İsrail’den sürgün edilen sanatçı, iki yıl süreyle birçok Arap ülkesinde dolaşmak zorunda kaldı. 2008 yılı Mayıs ayında 2. Beyoğlu Şiir Festivali kapsamında Türkiye’ye geldi. Birçok şiiri Marcel Khalife, Majida El Roumi ve Ahmad Qa’abour tarafından bestelenen şair, Hamas ve El Fetih örgütleri arasındaki çatışmaları da eleştirel bir yaklaşımla şiirlerinde konu edindi. İsrail kökenli Fransız yönetmen Simone Bitton, 1997 yılında Fransız televizyonunda, kendisi hakkında bir Mahmut Derviş belgeseli yayınladı. Türkçeye çevrilen 20 civarında kitabı bulunan Derviş, geçirdiği bir açık kalp ameliyatı sonucu yaşamını yitirdi. Filistin ulusal marşı Neşîd el-intifada’nın söz yazarı olan sanatçının en bilinen şiiri, şu sözleriyle tanınmaktadır:
“ | Kaydet; ben bir arabım… kart numaram elli bin… sekiz çocuğum var… dokuzuncusu önümüzdeki yaz geliyor. kızdın mı… Kaydet; ben bir arabım… (..) ama lütfen yaz… her şeyden öte… kimseden nefret etmem ben… |
Mahmut Derviş’in Ailesi cenazesinde ağıt okuyorlar
Mahmut Derviş’in cenaze töreni
“Başkalarını düşün: kahvaltını hazırlarken düşün başkalarını. güvercinlere yem vermeyi unutma. başkalarını düşün savaşırken, barış isteyen ötekileri. su faturanı öderken, düşün sadece bulutlardan su içenleri. eve giderken, kendi evine, çadırda yaşayanları düşün. uyurken ve gezegenleri sayarken baş koyacak bir yastığı olmayanları… imgelerle özgürleşirken sen, konuşma hakkı gasp edilenleri düşün. ve uzaktaki ötekini düşünürken kendini düşün ve de ki: keşke bir mum olabilsem şu karanlıkta”.