Acı ve yeteneksizlik- buydu tüm ötedünyalıları yaratan…
Kendi acılarını görmemek ve kendinden geçmek, mest edici bir haz gibidir acı çekene.
Benlik der ki Ben’e, ”Acı duy!”
Bunun üzerine Ben acı çeker ve acıdan nasıl kurtulacağını düşünür- ve tam da bu nedenle düşünmesi gereklidir.
Ne mi oldu ?
Kendimi yendim, acı çekeni..
Kendi külümü taşıdım dağlara, daha parlak bir alev buldum kendime.
O zaman kaçtı hayalet benden.
İlk olmak isteyen, son olmamaya da bakmalı!
Babalarınızın günahlarının olduğu yerde, ermişler olmaya çalışmayın!
İnlemek isteyen, ellerini açıp yalvarmak isteyen tüm korkak şeytanları kovun içinizden,”diye bağırdığımda ”Zerdüşt tanrısızdır,” diye bağırıyorlar.
oysa tam da onların kulaklarının içine bağırmayı seviyorum ben :
Evet!
Benim Zerdüşt, o tanrısız!
Tanrı öldü!
Bu tanrı sizin için en büyük tehlikeydi.
Onun mezara girmesiyle siz ancak yeniden dirildiniz.
Dehşete mi kapıldınız; yüreğiniz mi sersemledi ?
Önünüzde bir uçurum mu açıldı ?
Cehennem köpeği mi uluyor size ?
Pekala !
Hadi bakalım!
İşte şimdi insan geleceğinin dağı, doğum sancıları çekiyor.
Tanrı öldü; biz istiyoruz ki, Üstinsan yaşasın!
Kendini yakmak istemelisin kendi ateşinde; nasıl yeniden doğmak isteyebilirsin ki önce kül olmadan ?
Cesaretiniz var mı?
Yürekli misiniz ?
Tanıklar önündeki cesaret değil, hiç bir tanrının tanıklık etmediği bir münzevi cesareti gerekli.
Soğuk gönüllülere, körlere, sarhoşlara yürekli demem ben.
Korkuyu bilen ama korkuyu yenendir, uçurumu gören ama ona gururla bakandır yürekli kişi.
İnsanın sevebileceğim yönü, bir geçiş ve bir batış olmasıdır.
Batmakta olan kendini kutsayacaktır, öteye geçendir diye;ve bilgisinin güneşi tam tepededir o zaman.
Friedrich Nietzsche
Kaynak; Nietzsche Fan Sayfası FB.