Rainer Maria Rilke – Birinci Ağıt (Duino Ağıtları)

0

Berg’in olağanüstü keman konçertosu ‘bir meleğin anısına’dır. O melek (Manon Gropius); Gustav Mahler’in eski eşi Alma Mahler Werfel’in Walter Gropius’tan (Bauhaus’un kurucusu) olan ve 19 yaşında ölen kızıdır. Konçerto ve bahsi geçen kişiler hakkında araştırma yapmanız tavsiye olunur..

DUİNO AĞITLARI / BİRİNCİ AĞIT – R.M. RiLKE

Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından?
Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına,
yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik
güç dayandığımız Ürkü’nün başlangıcından özge nedir ki;
ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi
yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür.
Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum
baştan çıkaran çağrısını karanlık hıçkırığın. Ah, kim var ki
kullanalım? Ne melekler, ne insanlar;
kurnaz hayvanlar bile farkındadır ki
pek rahat değiliz bu yorumlanan dünyada biz. Olsa olsa
yamaçtaki bir ağaç kalıyor bize
her gün görülecek; dünün sokağı kalıyor bize
ve sarsılmaz bağlılığı bir alışkanlığın-
bizi seven ve kalan ve gitmek istemeyen.
Ah, bir de gece var, gece, gökle dopdolu yel
yüzümüzle beslenirken; kime kalmaz ki o, özlenen,
tatlı tatlı büyü bozan, yalnız yüreğin karşısında
yorgun argın durup. Sevenlere karşı daha mı yumuşaktır o?
Ah, onlar yazgılarını gizlerler ancak kendi aralarında.
Bunu bilmiyor musun daha? At boşluğu kollarından
solunduğumuz uzaylara; belki kuşlar böylece
duyar genişleyen havayı, daha tutkulu uçuşlarında.

Evet, sen baharlara gerektin. Nice yıldız
bekler dururdu sen göresin diye. Nice dalga
yükselirdi geçmişte sana doğru, ya da
bir açık pencerenin önünden geçerken
verirdi bir keman kendini. Bütün bunlar görevdi.
Ama sen yeterli miydin ki? Beklemek yüzünden
dalgın değil miydin hep, bir sevgilinin gelmesini
bildirirmiş gibi her şey? (Onu barındırmak
sanki elinden gelirmiş gibi; o büyük, garip düşünceler
girip çıkarken sana, sık sık gece yatısına kalırken.)
Özlersen ama, türküle sevenleri; onlar neler duyarlar,
ünü daha yeterince ölümsüz kılınmadı.
Onlar, nerdeyse imrenirdin, o bırakılmış olanlar, gördün ki
daha çok severler o dindirilmiş olanlardan. Başla
hep yeniden, onların erişilmez övgüsüne;
düşün: ilerler Kahraman, onun batması bile
bir araçtır ancak üst varlığa: son doğumuna.
Ama sevenleri yorgun doğa kendine alır
iki kez yaratılmazmış gibi böylesi güç. Gaspara Stampa’yı
düşündün mü ki yeterince; sevgilisi çekip giden kız,
bu seven kadının üstün örneğine bakarak
duyabilsin: onun gibi olsam ben de? Bu en eski acıların
daha verimli olması gerekmez mi sonunda bizim için?
Vakti gelmedi mi, sevgide kendimizi
sevgiliden kurtarmanın ve titreyerek katlanmanın:
nasıl katlanırsa ok yaya, gerilen fırlayışta
kendinden arta bir şey olmak için. Kalmak nerede var ki…

Sesler, sesler. Dinle gönlüm, eskiden ancak
ermişlerin dinlediğince: onları dev çağrı
kaldırırdı yerden; ama bu olmaz kişiler
diz çökerlerdi hep, hiç mi hiç aldırmadan:
böyle dinlerdi onlar. Sen Tanrı’nın sesine
dayanamazsın nerde! Ama dinle soluğu,
sessizlikten üreyen kesintisiz bildiriyi.
Hışırdar işte sana doğru genç ölenlerden.
Ne zaman bir kiliseye girsen Roma’da, Napoli’de,
onların yazgısı sessizce sana seslenmedi mi?
Ya da bir yazıt yücelikle kabul ettirdi sana kendini,
Santa Maria Formos’daki levha gibi, daha geçenlerde.
Benden ne isterler? Ruhların dupduru devinmesini
zaman zaman bir parça engelleyen
o haksızlık belirtisini gidermeliyim usulca.

Artık yeryüzünde barınmamak yadırganır elbette,
güç kazanılmış alışkanlıkları artık kullanmamak,
güllere ve neler vadeden öbür nesnelere
bir insanca geleceğe göre anlam vermemek;
eskiden her neysen sonsuzca kaygılı ellerde,
artık hiçbiri olmamak; kendi adını
bırakıvermek bir yana, kırık bir oyuncak gibi.
Yadırganır, istememek artık isteklerini. Yadırganır
eskiden bağlantı olan ne varsa, şimdi gevşek, uçusur
görmek boşlukta. Ölü olmak da güçtür,
gecikmeyle yüklü olmak, kişi daha rastlamadan
sonrasızlık izine. –Bir var ki canlılar
aynı yanlışı yaparlar hep: pek kesin sınırlar çizerler.
Melekler bilmezmiş, ölüler arasında mı gezerler
diriler arasında mı. Sonsuz akıntı
kürer bütün çağları hiç durmadan, her iki ülkeden geçip
ikisinin de seslerini bastırarak gürleyişiyle.

Sonunda bizi gereksinmezler artık, erken göçenler,
kişi artık yeryüzü şeylerinden kesilir, nasıl kesilirse
ana memesinden usul usul. Peki biz, böyle yaman sırları
gereksinenler, biz, kutlu ilerlemesi sık sık
acıdan doğanlar: var olabilir miyiz onlarsız?
o öykü boşuna mı, Linos’un yasını tutarken hani
atılgan ilk ezgi işleyince uyuşukluğa,
ürkmüş uzayda sanki tanrımsı bir genç ansızın
ayrılınca büsbütün, duymaya başlamıştı boşluk
o titreşimi, -şimdi bizi büyüleyen, avutan, yardım eden?

(A.Turan Oflazoğlu çevirisi; Kültür Bakanlığı Yayınları 1979)

Kaynak; Okan Yıldırım

Share.

About Author

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn