05/03/1938
Nazım’cığım,
Üzülme.sen orada sıkıldıkça biz burada daha çok azap çekiyoruz.
Bilirsin,benin güzel bir huyum vardır,her felaket karşısında taş kesilirim.Sen de öyle yap,üzülmekle, sıkılmakla eline bir şey geçmez.Bizi düşünme, ben her işi düzeltirim.Çocuklarının başında ben varım. Yoksa bana itimadın yok mu?
Sıkılma. Sana kitap gönderdim,onları oku, vakit geçirmeye çalış. Çok sinirlendiğin zaman beni hatırla, sen orada sıkıldığın zamanlar,ben burada duyuyorum, hastalanıyorum.
Bir defter al, hatıralarını her gün duyduklarını yaz. Eminim ki mektupların kadar güzel olacaktır.
Beni şimdiye kadar hiç üzmedin, böyle kötü şeyler düşünme.
Güler yüzlü olur muyum, bilemem ama,senin yanında her zaman dünyanın en bahtiyar kadını idim, öyle de kalacağım.Kocasından,on sene sonra, atıldığı hapiste hala aşk mektupları alan kadının bahtiyar olmaması için ancak deli olması lazım. Sen en güzel senelerini bana verdin, en güzel aşk şiirlerini bana yazdın, bütün eserlerinde benden bir parça var.
Yüzündeki birkaç çizgi de benim yüzümden olmadı mı, Nazım?
Seninle ben aynı insanız gibi geliyor bana, sen ağladığın zaman ağlamak,güldüğün zaman da gülmek istiyorum.
Suçsuz olduğun artık bence malum.Mektubun ferahlattı beni.
Şimdi sevinçle, üzülmeden,kendimizi oyalayarak çıkacağın günü bekleyelim. Sabırlı olalım, elbette bir gün bu cezayı kafi görecekler.
Çocuklar ve evdekiler mektup yazdılar,gönderiyorum. Haber’den on beş lira aldım.Vedat’ın borcunu ödedim.Param var. Merak etme.
Gözlerinden, ellerinde Öperim.
Piraye
On lira ile ayakkabıları gönderiyorum.