Aşağı yukarı iki aylık beklemenin sonunda beklenen güne kavuştuk. Mohsen’in konser vereceğini duyar duymaz neredeyse hepimiz ilk günlerden biletlerimizi almıştık. Ben ve benim gibi hayranlık beslediğini bildiğim bir çok İstanbul’lu için amansız bekleyiş başlamıştı artık. Türkiye’de ve özellikle İstanbul’da bu kadar çok hayranı olacağını ve coşkuyla karşılanacağından emindim fakat içten içe de “acaba repertuarında hangi şarkıları olacak?” sorusu geçiyordu zira daha önce Mohsen’in konserlerini hiç dinlememiştik en çok sevdiğimiz şarkılarını söyleyip söylemeyeceği biraz şaibeli olsa da nihayetinde “Haftat”, “Alaki” ve “Va Va Leili” hariç neredeyse en çok sevdiğimiz tüm şarkılarını söyledi. Özellikle Shekveh’i canlı performansta okuyabileceği aklıma bile gelmemişti ki kendimi buna hazırlayarak gittim fakat konserin ortalarında aniden, “be shekve goftam baram ze del..” diyerek giriş yaptığında heyecandan kalp atışımız hızlandı ve o duyguyu yaşamak belki hissedilesi en öznel ruh hallerinden birisiydi. Mohsen’in ilk kez Türkiye’de konser vermesi tabii ki daha heyecan vericiydi çünkü sahnede ki performansının ve gerçek sesini nasıl olduğunu tahmin etsek bile bire bir tanık olmak çok farklı, stüdyo kayıtlarına nazaran canlı performansta ses ve ton kaybı yaşama ihtimalini düşünmeme rağmen bir kez daha kendisine hayran bıraktı bana göre çok temiz ve mükemmel bir sesi var, ayrıca ara vermeden bu kadar uzun performans göstermesi de taktir edilesiydi. Müzik sanatçıları arasında genelde kadınlarda rastlanılan 4 oktavlık sese sahip olduğundan şüphem yok!
Konserde son albümü “Trust The Tangrine Peel’e” yer vermesi ve önceki albümlerinden yaptığı derleme ve özellikle hiç beklenmeyen Led Zeppelin Whole Lotta Love (Golmohammed) cover’i harikaydı, sahnede gitar çalan zayıf uzun arkadaşında gerek gitar çalmasıyla gerek hareketleriyle Jimmy Page’yi aratmadığını söylemek zor olmayacak. Led Zeppelin dinleyenleri bunu daha iyi anlayacaktır umuyorum. Velhasıl sahnede bir de Farsi Zoso bulunuyordu. Devamında yine “Dele Zaram” söylemeden öncesi yaptığı konuşmada, şarkının bestesinin ve yorumunun İran’lı Ferruhzad ailesinden Füruğ Ferruhzad’ın erkek kardeşi Feroydun Ferruhzad’a ait olduğunu ve Feroydun’un hayatını kaybettiğini söylüyordu.. İlgili konuyu daha önce yazmıştık buradan bakabilirsiniz
Yine devamında Toranj’la birlikte gelen ‘adını hatırlayamadığım’ ve Mohsen’in “kardeşim” diye tanıttığı Toranj şarkısının yazarıyla birlikte şarkıyı yorumlaması büyük coşkuyla karşılandı. Ayrıca Shirin Shirinam’ı Kürtçe okuması ve anneler için söylediği şarkıları da ve yukarılardan son anda patlayan “her biji mohsen!” sloganını da unutmamak gerek:)
Tahminimce bir çoğumuz konser alanında İran’lı hayranlarında bulunacağını düşünmemişti, açıkçası orada olmalarına ve bize eşlik etmelerine sevindim ancak henüz konser başlamadan içeriye ellerinde biralarıyla girip ayakta yüksek sesle konuşarak diğer insanlara rahatsızlık vermeleri hoş karşılanacak bir durum değildi, sonraları konser başladığında bu durum daha rahatsız edici bir hal aldı, bazı insanlar oturdukları yerden sahneyi izleyemez duruma geldiler. Genel olarak verilen tepkilere bakıldığında Mohsen’in de bu durumdan rahatsız olduğu söyleniyor ancak yine de bir açıklama yapmış, ya da yapması bekleniyor değil. İran’lı dostlarımızı seviyoruz ancak umarım bu hatalarının farkına varmışlardır. Elbette burada yaşadıkları baskı ve rejimin de büyük etkileri var, fakat özgürleşmenin ve eğlenmenin tam olarak bu olmadığını anlamaları gerektiğini düşünüyorum ve böylece küçük bir sitemde bulunuyorum.
Konser için sponsor olan Avea’nın organizasyonuyla her ne kadar biletler biraz pahalı ve mekan açısından konsere katılım sayısının az olması gözden kaçmadı. Etkinliğin duyurulduğu ilk haftadan sonra artık bilet kalmamıştı ve konsere katılmak isteyenlerin çoğu bilet bulamasa da bazıları da son anda biletlerini satmak isteyen kişilere başvurdular. Bu enfes konser ve Mohsen’in sahnede görmek anlatılamayacak kadar güzeldi konser öncesi her ne kadar kamera kaydı yapmamamız konusunda uyarıldıysakta ben elimden geldiğince kayıtta yaptım çünkü konsere katılamayan hayranlarında o anı yaşamalarını istedim. Kayıtları Playlist halinde aşağıda paylaşıyorum, umarım aynı duyguları ve sevinci yeniden paylaşırız.. Teşekkürler Mohsen !
Konser Akşamından Kayıtlar:
– Playlist: Toranj, Shekveh, Ey Sereban, No Bahari, Dele Zaram, Shirin Kurdish, Whole Lotta Love Cover, Darda, Dokhtar Amoo
En Büyük Kaynağı Zengin İran Edebiyatı (Derleme)
1976 yılında Horasan’ın Turbet-i Cam şehrinde dünyaya gelen ve Nasrullah Nasihpur tarafından keşfedilen Mohsen Namjoo, Tahran Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tiyatro bölümünde lisans eğitimini tamamladıktan sonra yüksek lisansını ise müzik bölümünde yaptı. Enstrümanlardan ziyade 4 oktavlık sesini adeta müzik aleti gibi kullanabilen Mohsen Namjoo’nun Türkiye’de en sevilen şarkıları arasında “Nobahari” ve “Ey Sareban” yer alıyor.
İran’ın geleneksel enstrümanlarından ‘setar’ı da çalabilen Namjoo’nun şarkı sözlerinin en büyük kaynağı konserde de bahsettiği bazı mutasavvıf halk şairleri ile zengin İran edebiyatı. (Mevlana, Baba Tahir, Hafız, Şems ..) Sanatçı aldığı tiyatro eğitiminin yaptığı müziğe etkisini ise şöyle anlatıyor: “Enstrüman, bir müzisyenin müziğini yapması için yalnızca bir araçtır. Aynı şekilde bir sanatçının sesi de öyle. Fakat iki kalp arasındaki bağı bunlardan hiç biri tek başına oluşturamaz. Tiyatro eğitiminden sonra dinleyiciyle aramda bir bağ oluşturmayı öğrendim.” İran dışındaki ilk performansını 2006 yılında gerçekleştirilen Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde sahneledi. Farklı tarzıyla kendinden söz ettiren sanatçı, Tahran’daki underground müziği konu alan, yönetmenliğini Amir Hamz ve Mark Lazarz’ın yaptığı “Sound of Silence” isimli belgeselin müziklerini kendisi hazırladı ve ayrıca yönetmenliğini Saman Salur’un “Cenaze İçin Birkaç Kilo Hurma” filminde de rol aldı.
Konserden Görüntüler