Günümüzde işlevselliğini iyice kaybetse bile mektuplar, iletişimin vazgeçilmez unsurlarındandır. Hele içeriğinde kötü ve olumsuz haberler yoksa, aşk sözleri ve özel duygular ifade ediliyorsa. Adı üzerinde ” Milena’ya Mektuplar”. Sanki Nazıım’ın kadınlarına yazdığı mektupları çağrıştırıyor.
Çek asıllı aslında, ama Alman Edebiyatı’nın usta yazarlarından kabul edilen (Almanca’yı daha çok benimsediği için.) Franz Kafka’nın, eserlerini Çek diline çeviren, güzel Milena Jesenka’ya duygularını ifade ettiği mektuplardan oluşuyor kitap. Fakat okurken insana çok tad vermiyor, neden mi?
Milena’nın, Kafka’ya yazdığı cevapların akıbeti belli değil. Kitabın sonunda, Milena’nın, Kafka’nın arkadaşı Max Brod’a yazmış olduğu mektuplar var sadece. Bu nedenle bu fırtınalı aşk öyküsünün bir yanı yarım gibi geldi bana, gerçi o dönemlerde olağanüstü olan bu aşk öyküsü, şimdiki zamanda çok yüzeysel görülebilir ve basit gelebilir.
1920 yılında tanışmışlar, Milena evli ve evliliğin kutsallığına inanıyor. Kafka ise 3. kez nişanlanmış ve evliliğe sıcak bakmıyor. Evlilikten kaçışına sebep olarak hastalığını gösteriyor, çünkü verem hastası. Babası, Çek asıllı sonradan zengin olmuş bir tüccar, annesi ise Alman asıllı varlıklı bir yahudi, Prag doğumlu, Prag Üniversitesinde Hukuk öğrenimi yapmış. Alman okullarında okumuş, aynen diğer kızkardeşleri gibi.
Milena ise Viyana’da yaşıyor, 5 yıl boyu süren mektuplaşmalarına rağmen, sadece 3 kez yüzyüze görüşebiliyorlar. Milena’da aynı şekilde verem hastası, mektuplarda ortak konu, karşılıklı sağlık durumları, havadan sudan konuşmalar. Yani dertleşiyorlar, bazı bazı kapris yapıp küsüyor Kafka, hemen hergün, bazen günde birkaç kez mektup gönderiyor. (Postacılar epeyce yorulmuştur, üstelik o devirde) Ama her ikisi de birlikte olmamak için çaba gösteriyorlar sanki, hem birbirleri için vazgeçilmezler hem de çekingen davranıyorlar.
Hani, Aşık Veysel demiş ya:
“Kız oğlanı sever, oğlan kızı. Kavuşamazlarsa aşk olur.” İşte böyle bir aşk.
Seveni, sevileni, hasreti, gurbeti, varsıllığı, savaş döneminde ise yoksulluğu ve ölümü barındırıyor. Kolay okunabilir bir kitap, özellikle kişilik analizleri açısından yararlı olabilir…Öneririm.
KİTAPTAN ALINTILAR:
*Ateşten örülmüş uzun alevlerdir sevgilim, dolaşır yeryüzünü sarar beni. Ama sandıklarını değil, görmesini bilenleri sürükler ardından. (s.55)
*Mavimtrak kımıldayan bir nesnesin, hortlak gibi birşey! Sen de kollarını açıyorsun, ama gerinmek için değil bu, bir çeşit kutsallık var bu kolların açılışında. Birden akşam olmuş ve sen yanımdasın… Sokakta, kaldırımın üstündesin. Benim bir ayağım kaldırımda, bir yağım yerde, elini tutuyorum. Hızlı hızlı, kısa kısa cümlelerle bir konuşmadır başlıyor aramızda. Bu konuşma hiç kesilmiyor, uyanıncaya kadar. (s.50)
*Karşılıklı kapıları olan bir odayız sanki; ellerimiz kapı tokmaklarında, birinin bir göz kırpışı diğerini kaçırmaya yetiyor, hele bir söz edecek olsa, öteki kapısını kapamış, gözden yok olmuştur, biliyorum. Açacak kapıyı yine elbet, bu öyle bir oda ki, bırakılamaz belki de. Biri ötekine benzemese bu kadar, rahat olsa, ötekine bakmıyormuş gibi davransa… Odayı düzene sokacak yavaş yavaş, herhangi bir odaymış gibi, ama hayır, o da kendi kapısının önünde öteki gibi davranıyor. Kimi zaman ikisi de kapının ardına kaçmışlar ve bu güzel oda bomboş kalıyor.
(s. 34)
*Bütün evliliklerin yalnızlıktan kurtulmak için yapıldığına inanamıyorum. Daha kutsal nedenleri vardır; yanılmıyorsam, “o Melek” de benim gibi düşünüyor. Evlenmenin nedeni yalnızlıktan kurtulmaksa ne elde edilir? Yalnızlığı yalnızlıkla birleştirmekten bir yuva kurulamaz. Birinin yalnızlığı ötekine yansır, karanlık gecelerde bile. Hele yalnızlığı silah gibi kullanmak daha da kötüdür. (s. 211)
Milena’ya Mektuplar- Franz Kafka
Çeviri: Feyza Hepbatur
Armoni- Mart-2003
YAYINEVİ NOTU:
Milena’da Kafka’nın yazılarını Çekçe’ye çeviriyordu. Tanışmaları da bu sayede oldu. İlk başlarda arkadaşça mektuplaşmaya başladılar ama bu arkadaşlık zamanla büyük bir aşka dönüştü. 2 aşık sadece 2 ya da 3 kez görüşebildiler. Bu kitapta sadece Kafka’nın Milena’ya yazdıkları mektuplara yer verildi. Çünkü Milena’nın Kafka’ya yazdığı mektuplar hiç ele geçmedi ve ne oldukları da asla bilinemedi…
Kaynak ; blog.milliyet.com.tr