Kürt Tasavvufu: Baba Tâhir Uryân-ı Hemedânî

2
 .
Kendi benliğinden, varlığından kurtulup; ilahi mutlak varlıkta var olmayı ıstıraplarının, acılarının, yersizliğinin tek çözümü olarak gören Derviş; Baba Tahir Üryan, İran’ın (Doğu Kürdistan) LorîstanHemedan şehrinde doğmuş, yaşamış ve orada hakka yürümüştür. İran’da yetişen şâir ve velîlerden. Onuncu yüzyılın sonu ve on birinci yüzyılın başında yaşadı. İsmi Tâhir olup, Baba Tâhir ve Tâhir Uryân-ı Hemedânî diye meşhûr oldu. Kaynakların bildirdiğine göre İran’ın Hemedan şehrinde doğup Hemedan ile Lûristan’da yaşadığı anlaşılan Baba Tâhir Uryân 1010 (H.401) senesinde Hemedan’da vefât etti. Şehrin kuzey-batı tarafındaki Bun-i Bâzâr mahallesinde küçük bir tepe üzerinde defnedildi.
 
Kabri Hemedan’dadır. Baba Tahîr’in gerçek hayatıyla ilgili gerçek bilgilerden çok onun hakkında kaynaklarda sadece söylencelere rastlanıyor. Sokaklarda çırılçıplak gezdiği ve bu yüzden “Üryan” lakabını taşıdığı, kendisine “meczup” dendiği ve günlerce aç dolaştığı anlatılsa da bu söylencelerde, bugün onun 1123′te ölen Ömer Hayyam’dan yüzyıl önce, 1273′te ölen Mevlana Celâleddin Rumî’den iki yüz elli yıl önce çok büyük bir dörtlük ustası olduğunu biliniyor. Felsefi görüşü, imgeleri ve sınırsız doğa algısı ile kendisinden sonra gelen Ömer Hayyam, Yunus Emre, Mevlana Celaleddinî Rumî, Feqîyê Teyran, Melayê Cizîrî ve Ehmedê Xanî gibi birçok şairi, mutasavvıf kişiyide etkilemiştir. 1880 yılında Edvard Fitzgerald adlı oryantalistin bir araya topladığı 260 dörtlük “Baba Tahîr Divanı” adıyla, önce Tahran’da ardından İstanbul’da yayımlandı.
babateheruryan
 
“Nezanîn kêmasiyek e, nehînbûn kêmasiyek dubare ye”
“Bilmemek eksikliktir, öğrenmemek tekrar eksikliktir.”
 
Baba Tahir Üryan bir Yarêsan (Ahle Haq – Taife-i San ) şairidir. Şiirlerini Kürtçenin Lor (Lûrî, Lorî – Goranî) lehçesinde, diyalektiğinde yazmıştır.  Bazı şiirleri Yarêsanların kutsal kitabı da denen “Serencam”da yer almıştır. Doğum-vefat tarihleri tartışmalıdır ama 10.yy sonu ile 11.yy başı arasında (937–1010) yaşadığı bilinmektedir. Kürt şair, Filozof ve Ehl-i Haq (Tasavvuf) (Yarsan, Yaresani, Taife-i San) inancında bir ruhani, bir velidir. Türbesi Hemedan’da kendi adıyla anılan bir tepede bulunmaktadır.
 
Hatta bütün Türk ve İslam tarihçileri Selçuklu Devletinin kurucusu Tuğrul Bey’in bu tepeye varıp Baba Tahir’le sohbet etmeye ve nasihat almaya geldiğini yazar. Tuğrul Bey Hemedan’a geldiği zaman üç zât vardı. Bunlar: Baba Tâhir, Baba Câfer ve Şeyh Hamşâd’dı. Bu üç zât, Hemedan şehrinin kapısında yer alan ve Hızır adıyla anılan bir tepenin yanında idiler. Sultan onları görünce bineğini durdurdu. İndi ve Vezir Ebû Nasr el-Kundûrî ile onların yanına gelerek ellerini öptü. Baba Tâhir, Sultana; “Ey Türk! Allah’ın kulları ile ne yapacaksın?” diye sorunca, Sultan; “Siz ne emrederseniz onu yapacağım.” dedi. Baba Tâhir; “Muhakkak Allah adâlet ve ihsân yapmayı buyurur.” (Nahl sûresi:90) meâlindeki âyet-i kerîmeyi okuyarak; “Allahü teâlânın buyurduklarını yap.” dedi. Sultan Tuğrul Bey ağlayarak; “Öyle yaparım.” dedi. Baba Tâhir, Sultanın elini tuttu ve; “Benden bunu kabûl et.” dedi. Sultan da; “Ettim.” dedi. Baba Tâhir parmağında bulunan ve yıllarca taktığı yüzüğünü parmağından çıkararak Sultanın parmağına taktı ve; “Âdil ol!” dedi. Sultan katıldığı her savaşta o yüzüğü parmağına takardı.
 
-2- Ömer Hayyam ( ö.1123), Mevlana Celalettini Rumi (ö.1273), Hacı Bektaşı Veli, Yunus Emre, Suhreverdiyê Şehrizorî, Molla Sadra, Melayê Cizirî, Ehmedê Xanî, Baba Tahir’in izindedir. Kuşçuoğlu’nun, Esterabad’lı Fazlullah’ın, Fuzlinin, Genceli Nizaminin, Viran Abdal’ın, Şah Hatayi’nin, Pir Sultan’ın, Kazak Abdal’ın, Kaygusuz Abdal’ın pîrî, varı, sözü, özü ve meydanıdır Baba Tahir Uryan. Baba Tahir, İran edebiyatının ilk yazılı kaynağı olarak önemlidir. Baba Tahir, Lori Kürt Lehçesi ile şiirlerini yazmıştır. Burdan, İran yazılı edebiyatının Kürtçe ve bir Kürt şairle başladığı ortaya çıktığından, İran dilbilimcileri Lorî dilini, Farsçanın bir lehçesi olarak kabul etmekte ve böylece soruna çözüm bulduklarına inanmaktadırlar.Baba Tahir, aynı zamanda islam öncesi Kürt edebiyat ve inancının da temsilcisidir.
 
Kürtlerde ruhanilere bav, bavo, bavê mın denildiği bilinmektedir. Bu nedenle “Baba” denmektedir. Aslen Kürt bir şair olan Baba Tahir Üryan, İranlı bazı çevreler tarafından bu şekilde kabul edilmez. Lur’ların Pers olduğunu iddia ederler çünkü Baba Tahir Üryan’ın Kürt olduğunu kabul etmeleri demek İran edebiyatının bir Kürt tarafından ortaya çıkması anlamına gelmektedir. Felsefi görüşü,imgeleri ve sınırsız doğa algısıyla muhteşem şiirler koymuştur ortaya. Dubeytî kitabı ,1983 yılında tahranda “Dîwanî şi’ri” Baba Tahiré Hemedanî adıyla yayınlanmıştır. Birçok beyitinin hala kayıp olduğu bilinmektedir. İstanbul Mezopotamya Kültür Merkezine (MKM) bağlı müzisyen, tiyatrocu, dansçı ve ritimcilerin bir araya gelerek 7 aylık çalışmanın neticesinde hazırladığı Baba Tahirî Üryan beyitlerinden oluşan Diwan-a Dubeytî adlı müzik, şiir ve dans gösterisi de daha önce doğu illerinde seyircilere sunulmuştur. Baba Tahir Üryan hakkında yapılan bazı araştırmalar sonucunda, dörtlüklerinden fikir edinerek Yunan Felsefesinden (Sokrates, Aristoteles) ve metafizikten de etkilendiği düşünülmektedir.
 
Baba Tâhir Uryân‘ın hayatı hakkında verilen bilgiler çok kısıtlı olup, daha çok kerâmetleri hakkında kıssalar anlatılmaktadır. O küçük yaştan itibâren ilim tahsili için gayret sarfetmekte bu hususta elde ettiklerini bir türlü yeterli bulmamaktadır. Rivayete göre bir gün Baba Tâhir, Hemedan Medresesi talebelerine ilim elde etmek için ne yapmak lâzım geldiğini sordu. Talebeler onunla alay etmek için bir kış gecesini havuzun buzlu suyu içinde geçirmesi gerektiğini tavsiye ettiler. Baba Tâhir bu tavsiyeyi aynen tatbik etti. Ertesi sabah ilahi güç (rabbani) ile kendisini ilim nûru ile aydınlanmış bulan Baba Tahir’in kurduğu ilk cümle şu olmuştur:

“Kürt geceledim,Arap uyandım”

Baba_tahir_Lur_Poet-Başka bir rivayete göreyse, Baba Tahir Üryan bu olanlardan sonra kandırıldığını anlamış ve kalbi kırılmıştır yaşadığı bu acı ve meczup hali, Allah’ın kelamıyla ilme dönüşmüştür.-

Bu vakadan sonra Baba Tâhir Uryân hazretlerinin pek çok kerâmetleri görülmüştür. Bir defâsında Elvend Dağının karını, içindeki ilâhî aşk ateşinin harâretiyle eritmiştir. Bir kere de ilm-i heyete, astronomiye dâir kendisine sorulan meselenin hallini ayak parmağının ucuyla çizmiştir. Böylece Hemedan ve Turistan bölgesinde şöhreti artan Baba Tâhir Uryân’ın duâsına kavuşmak ve sohbetinden istifâde etmek isteyenler onun huzuruna koşmaya başlamışlardır.

Zâhirî ilimlerde âlim, tasavvufta yetişmiş bir velî olan Baba Tâhir Uryân’ın asıl şöhreti şâirliğinden gelmektedir. İran edebiyâtında daha çok Lûristan (Lûrî) lehçesiyle söylediği ârifâne ve etkileyici beyitleriyle ün kazanmıştır. Dübeyit adı verilen bu şiirlerin ölçüsü normal rubâî vezninden biraz farklıdır. Zamanla halk arasında yaygınlaştıkça bâzı değişikliklere uğrayan bu şiirler orijinalliklerinden bâzı şeyler kaybetmişlerdir. Baba Tâhir’in dübeyitleri (rubâi) dışındaki en önemli eseri, ahlâkî, tasavvufî konulardaki bâzı düşüncelerini özlü bir biçimde ifâde ettiği Arapça bir eserden Kelimâtü’l-Kısâr (Kısa Sözler) adlı mecmûadır. Tasavvuf erbâbı arasında büyük rağbet gören bu eser, yirmi üç bâbdan ibâret olup, Farsça ve Arapça çeşitli şerhleri yapılmıştır. Baba Tâhir’in dübeyitleri, bâzı gazelleri ve Kelimâtü’l-Kısâr adlı veciz sözler mecmûasını ihtivâ eden dîvânı, 1927 senesinde Armağan Dergisi’ni yayınlayan Hüseyin Vâhid Destgerdî tarafından Tahran’da neşredildi. Bu dîvânın Kelimâtü’l-Kısâr dışındaki dübeyitleri ve gazelleri ihtivâ eden kısmı Türkçe’ye çevrilmiştir. Aynı zamanda eserleri İran müziğini de etkilemiş ve müzik olarak besteleri yapılmıştır. Bunlardan bir tanesini Mohsen Namjoo seslendirmektedir.

Her ew ku aşiqê ji can natirse
Aşiq ji zencîr û zîndan natirse
Dilê aşiq weke gurê birçî ye
Ku ew ji heyheya şivan natirse
-Bava Tahêr Ûryan-

Âşık olan canından korkmaz
Zincirden, zindandan korkmaz
Âşığın gönlü aç bir kurt gibidir
Çobanın heyheyinden korkmaz
(Çeviri: Kul Seyyid)

Baba Tahir Üryan’ın “Kürt Geceledim Arap Uyandım” sözünü neden kullandığı çok tartışılmıştır; fakat kesin olan bir şey var ki hakim kültür, egemen güç ne ise yaşadığınız coğrafyada sizde o gücün, egemenin argümanı ile kendinizi ifade etmek zorunda kalıyorsunuz. Baba Tahir Üryan bunu vurgulamıştır. Gece Kürt uyumuş sabah uyandığında Araplar tüm coğrafyayı ele geçirmiş, hakim güç olmuştur.

Peki bunu nereden anlıyoruz? Zerdüştiliğe mensup olduğu anlaşılan bir şairce 7. yüzyılda ceylan derisi üzerine Gorani (Goranîlerin Tümü Alevîdir) lehçesiyle yazılan bir şiir, dini temalı en eski şiirlerden biridir. Bu şiirde, İslâm Halife ordularının Zerdüşti topluluklara karşı yaptığı katliam anlatılmakta ve lânetlenmektedir.

Kutsal yerler yakıldı, kutsal ateşler söndü
Herkesten saklandı namlı büyükler
İslam orduları girdi ta Fırat’a değin
Köylerden tut da ta Şehrizor’a kadar

Esir alındı bütün kızlar ve kadınlar
Kendi kanında boğuldu özgür adamlar
Kimsesiz kaldı Zerdüşt’ün töresi, dini
Yüce Hürmüz affetmeyecek hiç birini.

 Görüldüğü gibi islam orduları gelmeden önce bölgede yaşayan insanların islami bir inancı yoktur ve islamı kabul etmenin hiçte kolay olmadığı anlaşılmaktadır. Yüz yıllar boyu bu sancı devam etmiştir. Baba Tahir de bu sözüyle egemen dilde veli, ruhani olunabileceğini ifade etmiştir. Öyle ki tıpkı Alevî inancının islamî zahiri kisvelere bürünmesi gibi, Ahle Haq Alevîleride inançlarını sırlamışlar, bir zahirî kabuğa büründürmüşlerdir. Belki de inanca giriş törenleri sırasında Hindistan cevizi dağıtmalarının sırrı da budur “Kabuğa aldanma, kabuk gizdir, aslı içindedir, iç’dir, ulaşman için kabuğu kırman gerekir; hazine kabuğun ardındadır” demek isteniyordur.

 

Mohsen Namjoo / Va va Leili (Baba Tahir Üryan)

ser i kuy i bulned feryad kerdem
va va Leili sabah mezar mirem
can i Leili diden i yar miremdu se ruz i ke yarem nist peyda
meger mahi şude refte be derya
besazem hancerı ez megz ı fuladbekşem yar e hud ez gaare derya
be pencşenbe  be Kabol kuç kerdem
çe bed kerdem ke pay bedan suy kerdem

residem ber ser neh yul risale
nişestem giryehay i por suz kerdem
goli ke hem bedadem piç u tabeş

be ab i didegunem dadem abeş
be dergah i ilahi key reva bi
goli ez mo digeri gire gulbeş(golabeş)

سر کوی بلند فریاد کردمواوا لیلی صباح مزار میرم

جان لیلی دیدن یار میرم

دو سه روزه که یارم نیست پیدا

مگر ماهی شده رفته به دریا

بسازم خنجری از مغز فولاد

بکشم یار خود از قعر دریا

به پنج شنبه به کابل کوچ کردم

چه بد کردم که پای بدان سوی کردم

رسیدم بر سر نهی الرساله

نشستم گریه های پر سوز کردم

گلی که خم بدادم پیچ و تابش

به اب دید گونم دادم ابش

به درگاه الهی کی روابی

گل از مو دیگری گیره گلابش

sokağının başında yüksek sesle bağırdım,
vay vay leyla!
sabahleyin mezara gideceğim
canım leyla sevgilimi görmeyeiki üç gün oldu sevgilim ortada yok
vay vay leyla
sabahleyin mezara gideceğim
canım leyla sevgilimi görmeyemeğer bir ay olmuş deryaya açılalı
vay vay leyla
sabahleyin mezara gideceğim
canım leyla sevgilimi görmeye

çeliğin özünden bir hançer yapayım
vay vay leyla
sabahleyin mezara gideceğim
canım leyla sevgilimi görmeye

onu denizin derinliğinden çekip çıkarayım
vay vay leyla
sabahleyin mezara gideceğim
canım leyla sevgilimi görmeye

perşembe günü kabil’e göç ettim.
oraya ayak basmakla ne kötü ettim.
resulün yasaklarına ulaştım
oturdum, gözyaşlarımı ateşe verdim, vay
vay vay leyla..
sabahleyin mezara gideceğim
canım leyla sevgilimi görmeye

iki büklüm bir gülü kıvırdım, vay
gözyaşlarımdan suyuna su kattım, vay
ilahi dergâha nasıl gözcülük eder
gül başka bir saçtan gülsuyu alıyor
vay vay leyla
sabahleyin mezara gideceğim
canım leyla sevgilimi görmeye..

Baba Tahir Üryan 

Türkçe’ye Çeviri Bilinmiyor

Mohsen Namjoo / Shiveye Nooshin Laban (Baba Tahir Üryan)

‘Şirin dudaklıların şivesi yüz göstermektir azizim
anlayanların mesleği görmek ve can vermektir.
Dudağına yetiştiğin zaman (Allah-Allah)
sus ve canını teslim et.

Böyle aşıklığın ücreti canını kolay vermektir.
ben senin hasretinden azizim
bu canı zor kurtarırım.

Sen ki bizimle sevgisiz vefasız değildin.
sen ki bizimle zalim cefakar değildin’

Baba Tahir Üryan Şiirleri ve Dörtlükleri

Baba Tahir Üryan’ın şiirleri Kürtçenin Lor ve Gorani lehçesinde yazılmışlardır. Du beyt adı verilen rubailerinde aşk ve onun verdiği ızdırabı dillendiren Baba Tahir’in şiirlerinde akıcı bir lirizm ve uyum vardır. O aşk ızdırabsız ve acısız değildir. Aşk karşısında içten ve acı yakarışlar vardır. Aşkı ve acısını çok derin yaşadığını yukarıdaki dizelerden kolayca anlayabiliriz. Bu dizeleri ile Hayyam’ı da etkilediğini söylemek yanlış olmaz. Beşerî veya tasavvufî aşk teklifsiz, aracısız ve samimidir, öyle de olmalıdır. Veli’lerin maksudu yâre kavuşmaktır. Vuslata ermeden ariflere huzur yoktur. Her dem kavuşma kişiyi arif eyler.

 

“Delal,her du çavén min qesra te ne
Nav du çavén min cihé piyén te ne
Ditirsim tu xafil gav bavéjî û
Bi mijangé min biéşin piyén te”

“Güzel, her iki gözüm senin saraylarındır
iki gözümün arası ayaklarının yeridir
korkarım gafil adım atarsın
kirpiklerimle acır ayakların”

“Ez ustadé zimané pehlewî me
Jı kıtéba eviné re ez mester im
ey xweda eşqa Tahir bé nişane
ku ji eşqa seneman bé pi u serim”

“Ben ki, pehlevi lisanı’nın ustası
Aşkın kitabı için örneğim
Ey Tanrı, Tahir’in aşkı işaretsizdir
Sanemlerin aşkından ayaksız ve başsızım.”

“Gece karanlıktır ve kurtlar koyunlara saldırmakta
İki zülfünü hamail eyle ileri yürü
Dudağının köşesinden bana bir buse ver
De ki Allah yolunda dervişe verdim”

Dilêm ji derdê te herdem xemîn e
Balîfêm kevir, doşekem zemîn e
Sûcêm ev e ku min ji te hez kirye
Ma her ê te hez dike dil bi xwîn e

Yüreğim derdinle her zaman efkârlıdır
Yastığım taştan, döşeğim zemindir
Suçum o ki seni çok sevmişim
O sevgidendir ki yüreğim kanar

Göklerdeki yıldızları saydım bir bir;
Gel, sevgili, gel: sabahladım: belki gelir.
Gelmezse, görünmezse içim parçalanır,
Ağlar yüreğim, suskunum: elden ne gelir!

Sensiz, gönlüm huzura hiç ermeyecek,
Dertler bana özgürce yaşam vermeyecek,
Girdin de ne perişan ettin can evimi
Aşkım bana rahat yüzü göstermeyecek

Dünyâ sofradır, insanlarsa misâfirdir

Bugün lâle görülür, yarın da hâzân olur.
Karanlık bir çukurun adın kabir koyarlar
Bana derler ki budur senin evin.
Dünyâ malının hepsi yanmalıdır
Dünyâ malından yüz çevirmelidir
Bugün yüreğinde olan derd ile gamı
Mahşer günü için toplamalısın.

 

Çare Bulmazlar

Ne mutlu onlara ki cân ile vücûdu fark etmezler.
Candan cânânı, cânândan cânı ayrı bilmezler
Onun derdine alışırlar, aylarca yıllarca
Fakat kendi dertlerine bir çâre bulmazlar.

Âşık olan herkes cânından korkmaz
Âşık kütük ve zindandan korkmaz
Âşıkın gönlü aç bir kurtun heyheyinden
Korkmadığı gibi hiçbir şeyden korkmaz.

Yâ Rabbî! Gönlümün feryâdına yetiş
Kimsesizler kimsesi sensin, ben kimsesiz kaldım
Herkes diyor ki Tâhir’in kimsesi yoktur.
Allah benim yardımcımdır, başkasına ne hâcet.

Ben ne alış-veriş fikrindeyim ne de kâr
Yüreğimde ne iyilik ne de varlık düşüncesi var.
Çeşme başı, su kenarı istemem
Çünkü her gözüm binlerce akan nehir gibidir.

Rübailer

Bahtım karadır, talihim allak bullak
yas oldu nasibim, kaldım çırçıplak.
bir dağ yoludur aşk, yürürüm ağlayarak;
tanrım, kana boğ kalbimi, öldür ve bırak!

Neyler gibi inler yüreğim, yas doludur;
sensiz kalıverdim: bu, cehennem yoludur.
mahşer günü? bir tanrı bilir. son güne dek
yazgın çiledir, gönül. dövün, kıvran, dur.

Bak, geldi bahar: süsledi hasbahçeyi gül:
dallarda sevinç türküsü söyler bülbül.
gel gör ki çimenlerde gezip hiç bulamam
kalbim gibi ölgün, kanayan başka gönül.

Göklerdeki yıldızları saydım bir bir;
gel, sevgili, gel: sabahladım.- belki gelir.
gelmezse, görünmezse içim parçalanır,
ağlar yüreğim, suskunum: elden ne gelir!

Gam bahçesidir benim gönül bahçem, bak:
girdin mi nasibin kara güller olacak!
gel, sevgili, kalbimdeki bozkırları gez.-
bak, otlar dört bir yana hicran salacak.

Hıçkırmalı, yaş dökmeliyim ben bu gece;
sabrım yok, geçtim kendimden bu gece.
bir zevk yaşadım dün gece, kalmaz yanıma,
bin yaş akar artık yüreğimden bu gece.

Sensiz, gönlüm huzura hiç ermeyecek,
dertler bana özgürce yaşam vermeyecek,
girdin de perişan ettin can evimi:
aşkım bana rahat yüzü göstermeyecek.

Bir ince kadehtir yüreğim, billurdan –
bin parça olur ah edip iç çektiğim ân.
bak, gözlerimin yaşları kan yağmurudur
ben bir ağacım, kökleri kan, dalları
yanlış bir öyküdeyim beni yeniden yaz.

“Sen gittin; gökkubbeye yaş doldururum.
toprakta bir kısır ağaç olmuş, kururum
sensiz, gece gündüz kanayan bir köşede
ömrüm sona ersin diye bekler, dururum…”

Dünyadan yolcuyum gidiş ta öteye;

Çin’den çok uzaktır yöneliş ta öteye.
Bir bir sorarım rastladığım yolculara
Son geldi mi son yıldız için yol nereye

Bak, sevdiceğim Gönül, beden, can sende,
Ruh sende, kemik sende, yürek, kan sende.
Bilmem niye kalbimde bu illet, bu sızı?
Ancak bilirim derdime derman sende.

Derdim katmerli oldu, bak sevdiceğim
Senden gelmez hayır-karanlık kaderim!
Ölmek gibidir yaşam, görünmezse yüzü
Öldün ama, kim nerden bilsin bunu kim

“yek derd û yek derman dixwaze,
yek chûn û yek hatinê dixwaze,
ez ji der û derman û chûn û hatinê,
wê dixwazim ku delala min dixwaze…”

“biri dert ve biri derman ister,
biri gitmek ve biri gelmek ister,
ben ise dert ve derman ve gitmek ve gelmekten,
onu istiyorum ki güzelimin  istediği.”

“dilşewitîno werin em li hev bicivin
li ser xemên xwe em tev de biaxivin
em mêzînê bînin û derdan bipîvin
derdê kê girantir e em tev bibînin”

“bağrı yanıklar gelin toplanalım hep birlikte
kederlerimiz üzerine konuşalım hep birlikte
tartıyı getirin ve tartın dertleri
kimin daha ağırdır derdi görürüz hep birlikte”

Lûrî ve Kurmancî Aksanıyla Bazı Dörtlükleri

Lûrî

Me ger şîr û piling î, ey dil, ey dil
Be mu dayim be ceng î, ey dil, ey dil
Eger destem resed xûnet birîcem
Biwînem ta çi reng î, ey dil, ey dil

Kurmancî

Me ger şêr û piling î, ey dil, ey dil
D’ gel min her dem li ceng î, ey dil, eydil
Eger dest im giha xûna te d’rêjim
Bibînim ka çi reng î, ey dil, ey dil

Lûrî

Dilem zar û hezîn e, çun nê nalem?
Wicûdem ateşîn e, çun nê nalem?
Be mû waçen kî çun û çend nalî?
Çu mergem der kemîn e, çun nê nalem?

Kurmancî

Dil im jar û xemgîn çawan ne nalim?
Hebûn im agirîn çawan ne nalim?
Dibêjne min çawan û çend dinalî?
Ku merg im di kemîn çawan ne nalim?

Lûrî

Dilî şad ez dilî zareş xeber nî
Selametrû zi bîmareş xeber nî
Ne teqsîrî te în resmî qedîm e
Kî azad ez giriftareş xeber nî

Kurmancî

Dilê şad ageh ji dilê jar nîne
Kesê xoşrewş ageh ji bîmar nîne
Ne b’nasê te ev wêneyeke kevn e
Ku azad ji dîlî agehdar nîne

Lûrî

Be şû mehwî ruxî mehpare hestem
Be roz ez derd û xem bîçare hestem
Tu darî der mekanî xud qerarî
Mûyem kî der cîhan aware hestem

Kurmancî

Bi şev miriyê ruyê mehpare me
Bi roj ji derd û xeman bêçare me
Li şûn û cihê xwe te biryar heye
Ez im ku di cîhanê aware me

Lûrî

Dilî mû xeyrî te dilber nê gîre
Be cayî cewherî cewher nê gîre
Dilî mû sûte û mîhrî te azer
Bî nasûte azer der nê gîre

Kurmancî

Dilê mi’ j’ bilî te dilber na gire
Li cihê gewherê gewher na gire
Dil sotemenî û evîna te agir
Bê sotemenî agir her na gire

Lûrî

Bî te gulşen çu zîndan e be çeşmem
Gulistan azeristan e be çeşmem
Bî te aram û umr û zîndeganî
Hemu xwabî perîşan e be çeşmem

Kurmancî

Bê te gulşen wek zîndan e li nik min
Gulistan agiristan e li nik min
Bê te aram û jî û jiyana min lê
Hemu xewa perîşan e li nik min

Lûrî

Gulistan cayî tu ey nazenînem
Mû der gulxen be xakister nişînem
Çi der gulşen, çi der gulxen, çi sehra
Çu dîde wa kerem ciz te nê wînem

Kurmancî

Gulistan cihê te ey nazenîn im
Ez di gulxen û xwelî de dirûnim
Çi di gulşen, çi di gulxen, çi sehra
Ku çavan vedikim her te dibînim

Lûrî

Xûş an saet kî dîdarî tu wînem
Kemendî enberîn tarî tu wînem
Nê wîne xuremî her giz dilî mû
Me ger an dem kî ruxsarî tu wînem

Kurmancî

Xoş ew saet ku dîdara te b’bînim
Kemendê enberîn tara te b’bînim
Na bîne şadiyê her giz dilê min
Me ger ew dem ku ruxsara te b’bînim

Lûrî

Bure, Bure kî cananem tu yî tu
Bure, Bure kî sultanem tu yî tu
Te xud zanî kî xeyr ez tu ne zanem
Bure, Bure kî îmanem tu yî tu

Kurmancî

Were, were ku canan im tu yî tu
Were, were ku sultan im tu yî tu
Te b’ xwe zanî ku j’ bilî te ni zanim
Were, were ku îman im tu yî tu

Lûrî

Bure rozî kî dîdarî te wînem
Gul û sumbul be dîdarî te çînem
Bure bunşîn berem salan û mahan
Kî ta sîret biwînem nazenînem

Kurmancî

Were rojek dîdara te bibînim
Gul û sumbul bi dîdara te çînim
Were rûnin nik min salan û mehan
Da ku têr te bibînim nazenîn im

Lûrî

Behar amed be sehra û der û deşt
Cewanî hem beharî bud û biguzeşt
Serî qebrî cewanan lale rûye
Demî kî mehweşan ayen be gulgeşt

Kurmancî

Bihar hat, hat ji bo çolê û der û deşt
Biharek bû, ciwanî hat, biguzeşt
Serê gora ciwanan lale zîl dide
Her li dema ku zerî têne gulgeşt

Çarin

Dilê şad agah ji dilê jar nîne
Kesê xweşrewş agah ji bîmar nîne
Ne b’nasê te ev wêneyekî kevn e
Ku azad ji dîlî agahdar nîne.

Gulîstan cihê te ey nazenînim
Ez di gulxen û xwelî de dirûnim
Çi di gulşen çi di gulxen çi sehra
Ku çavan vedikim her te dibînim

Bela wek remzekê ji bejna te ye
Mecnûnî qismek ji sewda te ye
Gumana min ev e ku xaliqê te
Veşartî î di temaşa te de ye

Dilêm ji derdê te herdem xemîn e
Balîfêm kevir, doşekem zemîn e
Sûcêm ev e ku min ji te hez kirye
Ma her ê j’te hez dike dilbixwîn e

Alemê de kes nebe wek min, amîn
Wek min kes nebe di ev dîn û ayîn
Her ê ku bi halê min bawer nîn e
Weke min be, weke min be, weke min

Her ew ku aşiq e ji can natirse
Aşiq ji zencîr û zîndan natirse
Dilê aşiq weke gurê birçî ye
Ku ew ji heyheya şivan natirse
Ku dil dilber be, lexwe dilber kî ye
Eger dilber dil be, navê dil çi ye
Ez dil û dilber tevlihev dibînim
Nizanim ku dil kî ye dilber kî ye
Biçim ez ji vê alemê bider çim
Biçim ji Çîn û Maçînê dûrtir çim
Ez ê j’dildar re peyamkê bişînim
Ku ger dûrî xweş e ez ê dûrtir çim
Eger destêm bighê çerxa felekê
Ezê gelek tiştan bipirsim ji wê:
“Te bi yekî dayiye sed nîmet
Bi yê din jî nanê ceh tevî xwînê”
Îlahî biçim cem kê biçim cem kê
Ez ku bê dest û pa me biçim cem kê
Hemû min biqewrînin tême cem te
Ku ji te biqewirim biçim cem kê

 

“Hiç kimse görmek istemeyenler kadar kör değildir”

“Ben bir testiye dökülen okyanusum. Ben harfin noktasıyım”

 

Eserleri:

*Kelimâtü`l-Kısâr (Kısa Sözler) adlı mecmua.

*Ayrıca; Dubeyt’lerini Lorî dilinde yazdı Baba Tahir. Bunlar, ayrıca Farsça, Arapça, İngilizce, Fransızca, Almanca, Türkçe yayınlandı. Nûbihar Yayınevi, Baba Tahirê Uryan Dubeytî adıyla, Lori lehçesi Arabî harf aslı bir sayfada ve Kurmanci Latini harfli çevirisi mukabil sayfada olacak şekilde, Sabah Kara’nın çeviri ve düzenlemesiyle Türkiye’de ilk defa yayınladı (İstanbul, 1998, Enes Mat.173 s). Kitap kısa sürede tanındı ve etkili oldu. Ehl-i Hak / Baba Tahir Uryan/ Zerdüşt adıyla yayınladığım eserde (Dr.Ömer Uluçay: Gözde Yayınıevi, Adana, 1996,135 s.)

*Vahîd-i Destgirdî araştırmaları ile o zamana kadar bilinen seksen yedi kıtayı 296’ya, gazel sayısını da birden dörde çıkartmış ve bunları Dîvân-i Kâmi-i Bahâ Tâhir Uryân adıyla yayınlamıştır (Tahran 1306 hş.).

Kaynaklar:

1) Baba Tâhir Uryân ve Şiirleri
2) Râhatüs-Südûr; s.98-99
3) Türk Cihân Hâkimiyeti Mefkûresi Târihi; c.1, s.277,278

Share.

About Author

2 yorum

  1. BABA TAHIR IRANLIDIR FARSIDIR KURT DEGILDIR UYDURMAYIN KURT DIYE BIR MILLET VAR ISE KURTCE BIRDEN ONA KADAR SAYSINLAR BAKALIM FARSCADAN ERMENICEDEN DEVSIRDIKLERI ILE DIL OLMAZ DOGA KANUNA AYKIRI BIR DURUM BU ONCE KURTCE BIRDEN ONA KADAR SAYILARI ADLANDIRSINLAR GORELI MBAKALIM OLACAKMI

    Reply

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn