KALEM – 12 “NEFRET”
içindekiler
kalem’den ……………………………………………………………………………………………………2
söyleşi- pınar selek …………………………………………………………………………………….3
berf’i delen çiçek / burakcan şencan – engin düz …………………………………….7
kandan iki bilye / kemal akoğlu ………………………………………………………………..8
kan / cemal salman …………………………………………………………………………………..14
yerleşmek istemez misiniz bayım? / ayşegül er ……………………………………..15
ebedi eziyet / göksu uğurlu ………………………………………………………………………18
on yirmi iki / ozan akyol ………………………………………………………………………….20
siz ne adisiniz / erdem çolak ……………………………………………………………………24
boş mezar / engin sune …………………………………………………………………………….26
sin / semih polat ……………………………………………………………………………………….30
bulantı / ümit aykut aktaş …………………………………………………………………………31
sinema: oldboy (ihtiyar delikanlı) / hüseyin akoğlu ……………………………….35
dip ses: ele güne karşı / senem süral ……………………………………………………….42
boşluk / kaan yılmaz ………………………………………………………………………………..47
kan kırığı / hilâl taşdemir ………………………………………………………………………..48
kara.lı şiir / duygu yılmaz ………………………………………………………………………..52
anneannem yağmurdan neden nefret eder? / özgürcan uzunyaşa ………..54
müphem çırpınışlar / serhat köroğlu ……………………………………………………….56
kınanız / ayşe şimşek ……………………………………………………………………………….58
incir üzüm olduran / senem süral ……………………………………………………………59
ağıt / umut durmuşoğlu……………………………………………………………………………..66
dürbün / berna genç ………………………………………………………………………………….68
mektup: ses’li günah / hilâl taşdemir ………………………………………………………69
otopsi: ilyada / kemal akoğlu ……………………………………………………………………74
seçki:
sinema
(ipek özkan, erdinç habip, ) ……………………………………………………………………..78
kitap
(hilâl taşdemir, senem süral, serhat köroğlu) ………………………………………….79
“kalem” okurlarına mektup …………………………………………………………………….80
temsilcilikler……………………………………………………………………………………………….80
PINAR SELEK SÖYLEŞİ/DERTLEŞİSİNDEN TADIMLIK:
Kalem: Hazır buradan başlamışken… Kalem, bu sayısında tema olarak “nefret”i işliyor biliyorsunuz. Sizin özellikle Siyah Pelerinli Kız masalınızda, genç, iyi ve güzel bir kadından, önyargılar, baskılar, şiddet ile nasıl nefret yüklü bir Cadı yaratılabileceğine tanık oluyoruz. Orada Cadı’nın sırtında duran bıçaklar, kadını o hale getiren bütün önyargıların, onu baskı altına alan değerlerin, bir anlamda nefretle örülü bir kültürün ürünü ve bu genç kadının yaralarından kurtulması da ancak insanlara yeniden güvenebilme-sine, sevgiye bağlı… Bu, aslında her gün yüzlerce defa tanık olduğumuz “yaşanmış” hikayelerden biri desek, sanırız yanlış olmaz. Tam da “nefret” yüklü bir coğrafyanın ortasında yaşıyoruz. Her gün insanların türlü gerekçelerle nefret sözlerine, şiddete maruz kaldığı bir ülkede. Baskın siyasi görüşleri benimsemeyenler, kadınlar, eşcinseller, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, diğer gayrimüslimler, Aleviler, inançsızlar… “Çoğunluk”tan olmayanlar, ötekileştirilenler, dışlananlar… Hem bir sosyolog hem de edebiyatçı gözüyle, bu “nefret” kültürü hakkında bir şeyler söylemek ister misiniz? “Nefretçilik” ülkemizde hep değişmez bir olgu olarak mı kalacak?
Niye öyle kalsın? Biz değiştirirsek değişecek tabii. Kolay değil ama değişebilir. Kara peçeli cadının içinde siyah saçları pelerin gibi uzun bir kız var. Yaralı bir kız. Aşık bir kız. Yalnız bir kız. İşte nefreti aşmanın yolu korkunç olan yüzlerin arkasını görebilmekte. Şiddet, şiddeti doğuruyor. Kötülüğe uğrayan da kötülükle direniyor. Hatta mağduriyet söylemiyle kendine bu kötülüğü hak görüyor. Gözleri kendi acısından başkasını görmüyor, sırtındaki bıçaklar başka bir acıyı içinde hissetmesini engelliyor. Tabii zor o bıçakları çıkarmak. Ama masalda bir çocuk beceriyor bunu. Kolay olmuyor, çok badire atlatıyor o bıçakları görene kadar ama küçük bir çocuk bile görebiliyor. Kim bilir, çocukça bir cesarete ihtiyacımız var belki de…