“Kendimle hesaplaşma dönemi bu. Bütün o hamlıkları ve umutsuzluk nöbetleriyle çocuksu bir toyluğa dönüyorum yeniden. Yeniden Çalışmak Yorar’ı henüz yazmamış o adam oluyorum. Yirmi-yirmibeş yaşlarında olduğu gibi, tırnaklarımı yiyerek, insanlardan ürkerek, ışıktan ve doğadan tiksinerek, çocukça ama kahredici korku nöbetleriyle sarsılarak saatler geçiriyorum.”
Bu fırtınalı denizin ötesinde nasıl bir dünya var bilmiyorum, ama her okyanusun, uzak da olsa, bir başka kıyısı vardır. Ben de o kıyıya ulaşacağıma inanıyorum.
Bütün bunlara ikinci bir kez daha katlanmak zorunda olmak hayattan bıktırıyor beni…
Ancak uzun acılardan, uzun susuşlardan sonra ortaya çıkacak önümdeki günlerin nasıl olacağı. Yeni değerler, yeni bir dünya buluncaya kadar şaşkın, belirsiz ve karanlık bir dönemin geçmesi gerekiyor. Yirmi yaşlarıma tek üstünlüğüm edindiğim ustalık ve içgüdüsel sezgim olacak. Bu durumun elverişsiz yanı ise, aylarca sürecek acılar ve insanı tüketen yorgunluk..
Ne var ki -bunu bilmem gerek- yeni eser ancak acının sonunda başlayacak. Şu anda yapabileceğim tek şey, estetik üzerinde, birlik sorunu üzerinde durmak ve bu boğuntuya son verecek yanıtları bulmaya çalışmak.”
Günlük, 16 Şubat ’36