Gabriel José de la Conciliación García Márquez (Doğum : 6 Mart, 1928) Kolombiyalı yazar, romancı. 2005 itibarı ile Ciudad de Mexico’da yaşıyordu.
1928’de Kolombiya’nın Aracataca kentinde doğdu. Büyükannesiyle büyükbabasının evinde ve teyzelerinin yanında büyüdü. Başkent Bogota’daki Kolombiya Ulusal Üniversitesi’nde başladığı hukuk ve gazetecilik öğrenimini yarım bıraktı. 1940’lardan başlayarak uzun yıllar gazetecilik yaptı. Öykü yazmaya 1940’ların sonlarında başladı. Yayınlanan ilk önemli yapıtı, Yaprak Fırtınası’ydı. 1961 de yayınlanan Albaya Mektup Yazan Kimse Yok adlı romanını, Hanım Ana’nın Cenaze Töreni(1962) adlı öykü kitabı ve Kötü Saatte(1962) izledi. Yazar en tanınmış romanı Yüzyıllık Yalnızlık’ı(1967) Meksika’ya ilk gidişinde yazdı. Yüzyıllık Yalnızlık’taki bir bölümden etkilenerek yazdığı öykülerini İyi Kalpli Erendina(1972) adlı kitapta toplayan yazar daha sonra sırasıyla Mavi Bir Köpeğin Gözleri (1972), Başkan Babamızın Sonbaharı (1975), Kırmızı Pazartesi (1981), Kolera Günlerinde Aşk (1985), Labirentindeki General (1989) yayınladı. Yazarın Türkiye’de yayınlanan diğer kitapları arasında Bir Kayıp Denizci, Sevgiden Öte Sürekli Ölüm, Aşk ve Öbür Cinler, Şili de Gizlice, On İki Gezici Öykü ve Bir Kaçırılma Öykü sayılabilir.
Gabriel García Márquez | |
---|---|
García Márquez, Havana’da hayranlarına Yüzyıllık Yalnızlık adlı kitabını imzalarken.
|
|
Mahlas | Gabo |
Doğum | 6 Mart, 1928 Aracataca, Magdalena, Kolombiya |
Milliyet | Kolombiyalı |
Meslek | Romancı, gazeteci, yayımcı, siyasi aktivist, kısa hikâye yazarı |
Dönem | 1955 – |
Tür | Büyülü gerçekçilik |
İlk eseri | La Hojarasca(1955 / roman} |
|
|
|
Türkçe’ye Çevrilmiş Eserleri
Roman, Novella ve Öykü
- Yaprak Fırtınası ,1955 (La hojarasca)
- Albaya Mektup Yazan Kimse Yok ,1961 (El coronel no tiene quien le escriba)
- Hanım Ana’nın Cenaze Töreni ,1962 (Los funerales de la Mamá Grande)
- Şer Saati ,1962 (La mala hora)
- Yüzyıllık Yalnızlık ,1967 (Cien años de soledad)
- Sevgiden Öte Sürekli Ölüm ,1970 (Muerte constante mas alla del amor )
- Mavi Köpeğin Gözleri ,1973 (Ojos de perro azul)
- Başkan Babamızın Sonbaharı ,1975 (El Otoño del patriarca)
- İyi Kalpli Erendira ile İnsafsız Büyükannesinin İnanılmaz ve Acıklı Öyküsü ,1978 (La increíble y triste historia de la cándida Eréndira y de su abuela desalmada)
- Kırmızı Pazartesi ,1981 (Cronica De Una Muerte Anunciada)
- Kolera Günlerinde Aşk ,1985 (El amor en los tiempos del cólera)
- Labirentindeki General ,1989 (El general en su laberinto)
- On İki Gezici Öykü ,1992 (Doce cuentos peregrinos)
- Aşk ve Öbür Cinler ,1994 (Del amor y otros demonios)
- Benim Hüzünlü Orospularım ,2004 (Memoria de mis putas tristes)
Edebiyat Dışı
- Bir Kayıp Denizci ,1970 (Relato de un náufrago)
- Latin Amerika’nın Yalnızlığı ,1982
- Marquez’le Konuşmalar Plinio Apuleyo Mendoza ile birlikte,1982 (El olor de la guayaba. Conversaciones con Plinio Apuleyo Mendoza)
- Şili’de Gizlice (Miguel Littin’in Serüveni) ,1986 (La aventura de Miguel Littín clandestino en Chile)
- Bir Kaçırılma Öyküsü ,1996 (Noticia de un secuestro)
- Anlatmak İçin Yaşamak ,2002 (Vivir para Contarla)
Diğer Eserleri
- Un día después del sábado, 1955
- Monólogo de Isabel viendo llover en Macondo, 1968.
- Cuando era feliz e indocumentado, 1973.
- Chile, el golpe y los gringos, 1974.
- Ojos de perro azul, 1974.
- El otoño del patriarca, 1975.
- Todos los cuentos (1947-1972), 1976.
- Textos costeños, 1981.
- Viva Sandino, 1982.
- El olor de la guayaba, 1982.
- El secuestro, 1982.
- El asalto: el operativo con el que el FSLN se lanzó al mundo, 1983.
- Erendira, 1983.
- Kızıl Oidipus, senaryo 1996
- Erendira, senaryo
Ayrıca yazarın Aralık 1982 de Stokholm’de yaptığı Latin Amerika’nın Yalnızlığı başlıklı Nobel edebiyat ödülü töreni konuşması da dahil olmak üzere bazı yazılar Turhan Ilgaz tarafından çevirisi yapılan Marquez’le Konuşmalar(Metis Yayınları, Aralık 1983) içinde yer almıştır.
- Seni sen olduğun için değil, seninle birlikte olduğumda ben olduğum için seviyorum.
- Hiç kimse gözyaşlarını hak etmez, onlara layık olan kişi ise zaten seni ağlatmaz.
- Sen istediğinde sana âşık olmaması, sana âşık olmadığı anlamına gelmez.
- Gerçek arkadaş, elini tutan, kalbine dokunandır.
- Birisine yabancılaşmanın en kötü biçimi yanında oturuyor olup ona hiçbir zaman ulaşamayacağını bilmektir.
- Hiçbir zaman gülümsemekten vazgeçme, üzgün olduğunda bile. Gülümsemene kimin, ne zaman aşık olacağını bilemezsin.
- Tüm dünya için sadece bir kişi olabilirsin, fakat bazıları için sen bir dünyasın.
- Zamanı, onu seninle birlikte geçirmeye hazır olmayan biriyle geçirme.
- Belki de Tanrı uygun kişiyi tanımandan önce yanlış kişilerle tanışmanı, onu tanıdığında minnettar olman için istedi.
- Bitti diye üzülme, “yaşandı” diye sevin. 21 Ekim 2011
- Her zaman seni üzecek birileri olacaktır, yapman gereken insanlara güvenmeye devam etmek, kime iki defa güveneceğine daha fazla dikkat etmektir.
- Birini daha iyi tanımadan ve bu kişinin senin kim olduğunu bilmesinden önce kendini daha iyi bir kişiye dönüştür ve kim olduğunu bilerek kendine güven.
- Kendini çok zorlama, en güzel şeyler onları en az beklediğinde olur.(26.Şubat.2007)
- Yaşanan her şeyin bir sebebi vardır.
- Sevdiğinin bir başkasıyla mutlu olduğunu görmekten daha acı bir şey varsa, O da sevdiğinin seninle mutsuz olduğunu görmektir.
Benim Hüzünlü Fahişelerim
- Seks, insanın aşkı bulamadığında elinde kalan bir tesellidir.
- Heyhat, bu aşksa, nasıl da acı çektiriyor. ( Giocomo Leopardi’den alıntı. )
- Kıskançlık gerçeklerden daha fazlasını bilir.
- İnsanın sonunda başkalarının sandığı biri gibi olmaması olanaksız. ( Martın Onbeşi kitabından alıntı )
- Aşık olarak düzüşme(sevişme) zevkini denemeden ölmeye kalkma sakın.
- İnsanın üstünü başını birisi için düzelttiğini, birisi uğruna giyinip, kokular süründüğünü, aşk çok geç öğretmişti bana.
- Dünyada hiç sevmediğim bir şey varsa o da zorunlu bayramlardır.
- Biliyorsun, Delgadina, şöhret çok şişman bir hanımdır, hiçbirimizle yatmaz, ama uyandığımızda hep yatağın karşısından bize bakmaktadır.
- Kadınların baştan çıkarma hünerlerinden haberim yoktu benim, bir gecelik sevgililerimi ben hep hoşluklarından çok ücretleri için seçmiştim. Çoğunlukla yarı-giyimli olarak ve her defasında birbirimizi olduğumuzdan daha iyi hayal edebilmek için karanlıkta yatarak, sevgisiz sevişirdik.
- Kimse aldatmasın kendini, sakın, sanmasın ki daha uzun sürecek beklediği hayat, daha önceki gördüklerinden
Gabriel Garcia Marquez’in veda mektubu…
Yakalandığı lenf bezi kanseri nedeniyle sağlık durumu kötüleşen ve inzivaya çekilme kararı alan Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, yakın dostlarına bir veda mektubu gönderdi. Yazarın mektubu, degişik dillere çevrildi ve internet üzerinden yayına verildi.
İşte usta yazar Marquez’in duygu yüklü veda mektubu:
Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim, ama en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve düşünürdüm.
Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim.
Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm.
İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır.
Baskaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı dondurmanın tadından zevk almaya bakardım.
Eğer Tanrı bana birazcık can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım.
Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve güneşin göstermesini beklerdim. Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim.
Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim.
Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı… Gün geçmesin ki, karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna ederdim. Ve aşk içinde yaşardım. Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanır.
Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım. Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini öğretirdim.
Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.
Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkûm ettiğini öğrendim. Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir şekilde…
Artık ölebilir miyim?
2 yorum
ölüm tarihi eklenmiş fakat yazar halen yaşıyor diye biliyorum.
Merhaba, uyarınız için teşekkür ederim. Twitter sitesi üzerinden Umberto Eco’un yaptığı açıklama üzerine öldüğünü düşünerek anısına bu yazıyı eklerken, bu haberin asılsız olduğunu öğrenince toparlamam gerekti. Başlığı öylece unutmuşum.