escort bayanlar ankara escort,

izmir escort bursa escort izmir bayan escort istanbul escort antalya escort izmir escort bayan izmir escort bursa escort bursa escort kızlar istanbul escort bayan gaziantep escort istanbul escort istanbul escort kızlar istanbul escort

Franz Kafka Aforizmalar “Kötü’ye borcunuzu taksit taksit ödeyemezsiniz”

0

“Belirli  bir noktadan sonra geri dönüş yoktur. Bu noktaya erişmek de  gerekir.”“Sanat, Gerçek’in gözümüzü  almasıdır: Geriye kaçan hilkat garibesi maskelere düşen ışıktır gerçek, ondan  ötesi değil.”

“A. büyük  bir ustadır, tanığı Tanrı.”

“İyi, bir  yanıyla rahatsız edicidir.”

“Gülünç  olan, bu dünya için koşum takman.”

“Çevremizdeki acıları bizim de çekmemiz  gerekmektedir. Hepimizin ortak bir vücudu yoktur, ama ortak bir büyümesi vardır:  bu ise, şu ya da bu biçimde acılar içinden çekip götürür bizi. Nasıl ki çocuk  belli bir gelişim sonucu yaşamın tüm evrelerinden geçer(her evrede, istek ve  korku bakımından bir önceki için erişilmez görünür aslında), yaşlanır ve sonunda  ölürse, biz de bunun gibi(insanlıkla aramızdaki bağ, kendimizle aramızdaki  bağdan güçsüz değildir) yaşadığımız dünyanın tüm acılarından geçerek gelişiriz.  Bu konuda adalete yer yoktur, acılardan ürkmeye ya da acıları üstünlük diye  yorumlamaya yer yoktur.”

“Yok,  edilmez bir tek şeydir; her insan tek başına bu yok edilmezdir; beri yandan,  bütün insanlarda ortak özelliktir yok edilmez; dolayısıyla, insanları birbirine  bağlayan eşsiz bir bağ bulunmaktadır.”

“Doğru yol  gergin bir ip boyunca ilerler; yükseğe değil, yerin az üzerine çekilmiştir ip.  Üzerinde ilerlemekten çok insanı çelmelemek için çekilmiş gibidir.”

“Kusurların  hepsi, sabırlı olamamak, çalışılan İşteki kurallara uymaya İŞİ başarmadan önce  boş vermek ve çıkacak dertleri sözde bir barikatın ardına  hapsetmektir.”

“İnsanın  asıl olarak iki günahı vardır, diğer günahlar bunlardan kaynaklanır: Sabırsızlık  ve tembellik. İnsanlar sabırsızlıklarından dolayı Cennet’ten atıldılar, geri  dönemeyişleri de tembelliklerinden. Günahlarının sayısı tektir belki:  Sabırsızlıktan atıldılar, yine sabırsızlıktan geri dönemiyorlar.”

“Ecel  köprüsünden atlayanların çoğunun gölgeleri, ölüm ırmağının çırpıntısına dokunup  geçer; neden denirse, ırmak bu dünyadan öte yana doğru akar ve hala bu dünya  denizlerinin tuzunu taşır. Irmak İğrenerek kabarır birden, akıntı tersine döner,  ölüler yaşamın İçine kusulur. Ne var ki, ölüler mutludur, öfkeden kudurmuş  ırmağı teşekkür ezgileriyle, yumuşacık severler.”

“Bir  noktadan sonra vazgeçmek olanaksızdır. Erişilmesi gereken nokta da,  orasıdır.”

“İnsanın  gelişiminin son noktasına varacağı an, daima bir yinelenme içindedir. Devrimci  öze sahip düşünsel devinimlerin, geride bırakılan her şeyin anlamını yitirdiğini  söylemeleri, bu yüzden doğrudur, çünkü o anda bile, gelişimini tamamlayan tek  bir şey yoktur.”

“Savaşmaya  davet, Kötü’nün sahip olduğu en çekici silahtır. Bu kadınla savaşmaya benzer,  sonu yatağa çıkar.”

“Sayısı belirsiz itin anası, çocukluğumda en değerli şeyim olsa da şimdi az çok çürümüş bedenli, hala peşimden bağlılıkla seğirten, onu tekmelememek için yavaş adımlarla geri kaçtığım, nefesinin kokusuna bile katlanamadığım berbat kokan bir  kancık; ne var ki, zıddına davranamadığım sürece, şekilsiz bir gölge olarak  serpildiğini izlediğim kuytuya çekiyor, paramparça ediyor beni, üzerime çıkıyor  ve artık üzerimde, bunu bir onur saymaktan emin olamasam da, dili elimde, bende  sona eriyor.

“Burnu Kaf  dağında A’nın, İyi’nin peşinde epeyi yol aldığı zannında, neden denirse,  çekiciliğinin her geçen an arttığına inandığından, her geçen an daha çok  ayartıyla karşılaştığını duyumsuyor, üstelik bu ayartıların şu ana dek hiç  bilmediği köşelerden saldırdığını sanıyor. Nedir, asıl neden, içine yerleşen  büyük şeytan ve onun hizmetine koşuşturan sonsuz küçük şeytanların  varlığıdır.”

“Bir elma,  biri diğerinden değişik görünümlere sahip olabilir: Kafasını uzatıp masanın  üzerindeki elmayı görmeye çalışan çocuğun görüşü ve bunun yanında, hiç  sakınmasız, elmayı yanındakine verebilen evin efendisininki.”

“Ölüm  arzusu, bilgeliğe kavuşulduğunun ilk belirtisidir. İçinde bulunulan yaşam  katlanılmazdır, başka bir yaşam ise, ulaşılmaz. Ölmek isteğinin eklentisi utanç  biter artık; nefret edilen eski hücreden alınıp, ilk iş olarak nefret edeceği  yeni hücresine geçmeyi arzular, bunun için yalvarır. Eski inançların tortuları da bu düşüncede etkilidir; yeni hücreye nakledilirken efendi ortaya çıkacak,  mahkûma göz ucuyla bir bakacak ve karar verecektir: ”Bu adamı yeni hücreye  götürmenize gerek yok, artık benim yanıma geliyor o.”

“İlerlediğim yol dümdüz olsaydı, ilerlemek için  tüm çabalarıma rağmen geriye doğru hareket etseydim, çaresizlik bu olurdu; ama  sen, aşağıdan da ayırtına varabileceğin gibi, dik bir yokuşu çıktığına göre,  adımlarının geri geri gitmesi, kayman, tırmandığın yerin dikliğinden  kaynaklanabilir, eğer böyleyse umutsuzluğun zamanı değildir.”

“Sonbaharda  yollar gibi: Süpürüp temizliyorsun, az sonra kurumuş yapraklarla kaplanıyor  üzeri.”

“Bir kafes,  kuş aramaya çıkmış.”

“Buraya ilk  kez geliyorsun: Alınan nefes bile değişik, yanındaki yıldız, güneşten bile çok ışıldıyor.”

“Eğer  üzerine çıkmadan inşa edilebilseydi, belki de, Babil Kulesi’nin yapılması yasaklanmazdı.”

“Kötü, sizi  ondan gizli saklı bir şeyler kotarabileceğinize inandırmasın.”

“Sunağa  saldıran parslar, kutlu şaraptan içiyorlar; durmaksızın yineleniyor bu; sonunda  beklenen bir olaya dönüşüyor ve ayinin bir parçası oluyor artık.”

“El,  yapabildiğince sıkı tutar taşı. Olabildiğince uzağa atabilmek için sıkıca  kavrar. Yol, işte o kadar uzağa götürür insanı.”

“Ders  sensin, ne yazık ki, etrafta öğrenci yok.”

“İçinize  sonsuz cesaret dolduran, gerçek düşmandır .”

“Üzerinde  durduğun alanın, iki ayağınla bastığından geniş olamayacağını bilmek,  mutlulukların en büyüklerindendir.”

“Alelacele  koşup yaşama sığınmıyorsa insan, yaşamdan zevk alabilir mi?”

“Siperler  sonsuz olsa da kurtuluş yolu tektir. Yinede kurtuluş olasılıkları siper sayısı denli çoktur”.

“Bir amaca  rağmen, yol yok; yol diye adla duraklama anı.”

“Kötü  davranmak bizden istenir; iyi davranmak ise, zaten içimizdedir.”

“Kötü’ye  bir kez yol verdin mi, artık kendisine inanılmasını beklemez.”

“Seni  Kötü’ye yol vermeye yönelten art niyetler sana ait değildir.  Kötü’nündür.”

“Hayvan,  kamçıyı efendisinin elinden öfkeyle kapar ve kendi efendisi olabilmek için kendi  kendini döver, bilemediği, bunun efendisinin kamçısının ucundaki yeni düğümün  gördürdüğü bir rüya olduğudur.”

“Arzulanma  gem vuracağım diye çabalamıyorum. Arzulara gem vurmak, ruhumdan yayılan sonsuz ışık demetinin rast gele seçilmiş bir tanesinde etkin olma arzusudur. Eğer  çevremde buna benzer yörüngeler çizmek zorundaysam, yapacağım en doğru şey, hiç  harekete geçmeksizin, ağzım hayretten açılmış, büyük düzeni izlemektir sadece ve  bu hareketsizliğin bana kazandıracağı econtrarioi güçten  yararlanmak.”

“Kargaların  savı, tek bir karganın tüm gökyüzünü yok edebileceğidir. Kuşkulanmak yersiz,  nedir, bunun göklerle ilgili bir şey anlatmadığı kesindir, gökyüzü kargaların  yokluğu demektir çünkü.”

“Din uğruna  kendilerini feda edenler bedeni yadsımaz, zıddına, çarmıha layık görerek şereflendirirler; bu yüzden, düşmanlarıyla aynı biçimde  düşünmektedirler.”

“Yorgunluğu, bir gladyatörün ölümcül kavgasından  sonra yaşadığı yorgunluğu andırıyor , bir memurun odasının tek bir duvarına  beyaz badana çekti.”

“Var olan  sahip oluş değildir, sadece oluş, nefesini teslim etmeyi, boğulup gitmeyi uman  oluştur.”

“Sorularımın neden yanıtsız kaldığına şaşardım  eskiden, artık soru sorabileceğime olan güvenime şaşırıyorum. Nedir, gerçekten  güvenmiyordum, sadece soruyordum.”

“Sahip  olabildiklerin var, ne yazık ki, kendi varlığın yok iddiasına savunma olarak  titriyorsun ve yüreğin atıp duruyor sadece.”

“Sonsuzluk  yolunda bu denli hızlı ilerleyişine şaşan biri vardı, aslında yokuş aşağı son  hız yuvarlanmaktan gayrisini yapmıyordu.”

“Kötü’ye  borcunuzu taksit taksit ödeyemezsiniz, nedir, hep denenir bu. Büyük İskender,  pek gençken ulaştığı utkulara, kurduğu yenilmez orduya, içinde büyüyen, dünyayı değiştirecek güce sahip olduğu duygusuna, tüm bunlara rağmen, Çanakkale’de durup  boğazın beri yanına asla geçemeyebilirdi. Ne korkudan durmuş olurdu, ne  kararsızlıktan ne de istencinin zayıflamasından, bunu yerçekiminin varlığıyla  bile açıklayabilirsiniz.”

“Yol  sonsuzdur, ne kısaltabilir ne de uzunluğuna yeni metreler ekleyebilirsiniz, yine  de herkes çocuk kadar elini kullanarak ölçmeye çalışır onu. İlerlemen gereken  yol, gerçekten de bu karış kadardır, senin hakkındır bu.”

“Sadece  zamanı kavrayabilme yetimiz yüzünden Kıyamet Günü diyoruz o güne; aslında  sıkıyönetim mahkemesidir o.”

“Şükrediyorum ki, dünyanın uyumsuzluğu, aritmetik  uyumsuzluğa benziyor.”

“İğrenen ve  nefret eden bir başı önüne eğmek…”

“Köpekler  bahçede oynuyorlar şimdi, fakat avları, şu anda ormanda istedikleri denli hızlı koşsunlar, avlanmaktan kaçamayacaklar.”

“Araban,  ona koştuğun at ile doğru orantılı olarak, daha hızlı gider, bütünün köklerinden  koparılması demek değildir bu, bunu söylemek olanaksızdır; ne var, koşumların  parçalanması, işte o gerçekten özgür ve şen bir yolculuk  olasılığıdır.”

“Almancada ”Sein”in iki anlamı vardır. “Var olmak” ve ”Onun” olmak”

“Seçim  hakkı tanınmıştı onlara: Kral ya da kralın habercisi olabilirlerdi. Her çocuk  gibi, haberci olmayı seçti hepsi. Sadece haberciler vardır bu yüzden, dünya  üzerinde gezer, kalmayan krallara ulaşamadıkları için, artık anlamsızlaşmış haberleri birbirlerine iletirler. Sefil yaşamlarına son vermeyi canı yürekten  isterlerdi elbette, nedir, ettikleri bağlılık yemini ellerini kollarını bağlıyor.”

“İlerleme  düşüncesine inanmak, gerçekten ilerlendiğine inanmayı gerektirmez. İnanabilmek  için yetersiz olurdu bu.”

“İçinde yok  edilmesi mümkün olmayan bir şeye inanmadığı sürece, insan yaşayamaz; bu yok  edilmesi mümkün olmayan şey de, ona duyulan inanç da daima gizli kalabilir.  Kişisel bir tanrıya inanma, bu süreğen gizliliğin kendini gösterme  biçimlerindendir.”

“Yılan  aracılık etmeliydi: Kötü insanı ayartsa da, onun yerine geçemez.”

“Dünya ile  savaşta, dünyanın tarafını tut.”

“Kimseyi  kandırmamalı, giderek dünyayı kandırıp onu olası bir utkudan  uzaklaştırmamalı.”

“Ruhsal  evrenden başka bir dünya yoktur; duyular evreni diye adlandırdığımız şey, ruhsal  evrenin kötülüğüdür ve o kötülük dediğimiz şey, sonsuz ilerleyişimizde bir anın  zorunluluğudur sadece.”

“Dünya çok  güçlü bir ışıkla eritilebilir. Zayıf gözlere katı gözükür dünya, daha zayıflara  yumruk gibi, çok daha zayıflara ise utangaç; buna kanıp bakmaya kalkışanlara  vurur ve devirir onları.”

“Her şey  yanılsamadır: Olabildiğince az yorulmaya çabalamak, alışılmış olanın dışına  çıkmamak, en aşırının peşine takılmak. İlk durumda, insan ona ulaşmanın  yollarını kolaylaştırarak İyi’yi ve elindeki silahlan güçsüzleştirerek Kötü’yü  aldatır. İkinci durumda, bu dünyanın işlerinde bile ele geçirilmeye değer  bulmayarak aldatılır iyi. Son durumda, İyi ondan mümkün olan en uzak yere  kaçınarak ve Kötü son noktasına dek ulaşılarak zayıflatılacağı umularak  aldatılır. İçlerinden en yeğlenesi seçenek ikincisidir; çünkü her üç seçenekte  de iyi aldatılırken, bu seçenekte, görünüşte de olsa, Kötü aldatılmamaktadır en  azından.”

“Doğamız  bizi onlardan uzağa atmasaydı eğer, asla başa çıkamayacağımız sorunlar  vardır.”

“Olgular  evreninin dışındaki şeyler için, dil ancak ima edebilir, nedir, az çok kesinlik  taşımasa bile, asla kıyas yapamaz; çünkü, dil, olgular evreninde kaldığı sürece,  mülkiyet ilişkilerini anlatır sadece.”

“Ancak ne  kadar az yalan söy1erse, o kadar az yalan söylemiş olur insan, az yalan söyleme  olanağı bulduğunda değil.”

“Üzerine  yeterince basılmadığı için bel vermemiş bir merdiven basamağı, basamağın kendisi  açısından, kimsesiz çatılmış bir tahta parçasından gayrisi değildir  .”

“Kendini bu  dünyadan uzağa sürgün eden herkes ötekileri sevmelidir, ötekilerin dünyasından  da sürgüne gitmektedir çünkü. Gerçek, bu yolla insan, doğasının derinliklerini  kavramaya başlar, elbette sevilir insan, fakat tek koşulla: Terazide sevilenle  eşit çekmek.”

“Ruhsal bir  evrenden ötesinin hiç olduğu düşüncesi umudumuzu söndürür , ne var ki, bize  kesinlik de sağlar.”

“Cennet’ten  atılma, aslında sonsuzluktur: Demem o ki, Cennet’ten atılma geri dönüşsüzdür,  yeryüzünde yaşamaktan kaçış yoktur, yine de eylemin sonsuzluğu, sürekli  Cennet’te kalabilme umudumuzu yenilemekle yetinmez, aynı anda, belki de oradan  hiç ayrılmadığımız anlamını da taşır; bunu bilsek de bilmesek de.”

“Özgür ve  yeryüzünde kendini güvende duyumsayan bir yurttaştır 0, dünyanın her yerine  erişmesini sağlayacak uzunlukta bir zincire bağlıdır çünkü nedir, hiçbir şeyin  onu yeryüzünün sınırlanandan öteye sürüklemesine izin vermeyecek uzunluktadır  zincir. Fakat aynı anda, özgür ve gökyüzünde kendini güvenlikte duyumsayan bir  yurttaştır 0, çünkü ilkinin benzeri, göksel bir zincire de bağlıdır. Yeryüzüne  inmeye çalışınca göksel zincirin tasması asılı tutar onu, gökyüzüne çıkmaya mı kalkıştı, bu kez yeryüzü zinciri tutar. Ne var, tüm bunlara rağmen, elinde tüm  olanaklar vardır ve 0, bunun ayırtındadır; giderek bu zincirlenişi, zincirle ilk  tanışmasındaki hatasına bağlamayı yadsır.”

“Patenle  kaymanın acemileri gibi koşuyor gerçeklerin peşinden, bu yetmezmiş gibi yanlış yerde alıştırma yapıyor.”

“Hane  halkını kollayan bir tanrıya inanmaktan daha rahatlatıcı ne  olabilir?”

“Kuramsal  olarak tam bir mutluluk şansı var: İçimizde yok edilmesi mümkün olmayan .bir  varlığa inanmak ve ona ulaşabilmek için çabalamak.”

“Yok,  edilemeyen tek olandır; tek tek her insan yok edilemeyendir, nedir, tüm  insanların ortak paydası da yok edilemezliktir; işte bu nedenle, insanları birbirine bağlayan, başka şeye benzemeyen bir bağ vardır.”

“Birbirlerine benzememelerine rağmen aynı insanda  buluşan öyle algılar bulunur ki, aynı nesneye yönelirler; bundan çıkarılabilecek  tek sonuç, aynı insanda değişik öznelerin bulunduğudur.”

“Kendi  sofrasının kırıntılarıyla besleniyor; kendini doymuş duyumsuyor bir süreliğine,  ne yazık ki, sofrada nasıl karın doyurulduğunu unutuyor, sonunda yerde yenecek  kırıntı da bulamıyor.”

“Yok,  edilmesi mümkün olanlar sadece Cennet’te yok edilebiliyorsa, bunun kesinliğine  inanamayız; tam zıddına, yok edilemiyorsa, yanlış bir inanca saplanmışız  demektir.”

“Sınavını insanlığa bakarak ver Şüphe edenin şüphesini. , inananın inancını besler  bu.”

“Burada  demir atmayacağım” demek ve o anda kabarıp, İnsanı kuşatan deli dalgalan  duyumsayış.”

“Birden  değişim. Y anıt sorunun yörüngesinde biraz korkak, her an kaçmaya hazır fakat  umutla dönüyor, sorunun yanına yaklaşılmasını engelleyen, umut kırıcı yüzüne  bakıyor, en sapa yollarda peşinden gidiyor, yanıtlıktan giderek uzaklaştığı yollarda.”

“İnsanlarla  içli dışlı olmak insanın kendi kendisini göz hapsine almasını getirir peşi  sıra.”

“Ruh,  payanda olmaktan kurtulunca özgürleşebilir ancak.”

“Tensel  istek tanrı sevgisine körleştirir, nedir, bunu tek başına beceremez, içinde  tanrı sevgisinden de bir şeyler taşıdığı için yapabilir.”

“Gerçek  parçalanamaz ve bu yüzden kendini tanıma olanağından yoksundur; onu tanımak  isteyen yalana dönüşmekten gayrsını yapamaz.”

“Dönüp  dolaşıp kendisini zarara uğratacak şeyleri kim ister? Bunu isteyen insanlara  rastlanıyorsa, hatta her insanda bu durum biraz gözüküyorsa, bunun nedeni,  insanın içindeki iki kişiden birinin kendisi için yararlı olanı isterken, eyleme  geçmek için yan düşüncesine başvurulan ötekine zarar vermesidir. Karara varırken  değil, henüz en başta ikincinin yarı-düşüncesine değer verilirse, karar konusu  olacak istek de silinip gider.”

“Daima ilk  Günah’tan şikâyetimiz neden? Cennet’ten atılmamızın nedeni ilk Günah değil,  meyvelerinden uzak duralım diye uzaklaştırıldığımız yaşam ağacıdır.”

“Günahkârlığımızın nedeni Bilgi Ağacı’nın  meyvelerini yememiz değil sadece, Yaşam Ağacı’nın meyvelerini yemediğimiz için  de günahkârız. İçinde yaşadığımız andan dolayı günahkârız, İlk Günah’ın günahı yok.”

“Biz  Cennet’te yaşamak üzere yaratıldık ve Cennet de bizim yaşamamız için yaratıldı. Bizim yazgımız sonradan değiştirildi, nedir, Cennet’in yazgısı değişti mi, bilen  yok.”

“Kötü, kimi  değişim anlarında insan bilincinden yayılan bir ışındır. Bir bütün olarak  duyular evreni değil, ondaki Kötü görünüşten ibarettir; yine de bu, bizim  görebildiğimiz duyular evrenini oluşturur.”

“İlk  Günah’tan şu ana dek, İyi ve Kötü’yü birbirlerinden ayırabilme yetimiz eşittir,  nedir, bu konuda hemcinslerimizden üstün olmayı arzularız. Gerçekte ise, İyi ve  Kötü’nün çok ötesinde başlar farklılıklar. Bunun alışılmadık bir durum olmasının  nedeni şudur: Sadece bilmek kimseyi doyurmaz, bilmesine koşut davranabilme  isteği de buna eklentidir. Ne yazık ki, böyle davranabilme yeteneği kimseye  bağışlanmamıştır, herkes kendi kendini yok etmeye yazgılıdır, bunu başaracak  güce sahip olamama olasılığı kimseyi bu yoldan döndürmez, son denemeye  kalkışmaktan gayrisi gelmez elinden. Bilgi Ağacı’nın meyvelerini yemenin  cezasının ölüm olmasının anlamı budur belki, en başta, eceliyle ölümün anlamı da  bu olabilir. Şu anda, ufak bir devinimdir yapmaktan çekindiği, bunu yapmaktansa, İyi ve Kötü’nün bilgisinden olmayı bile yeğler. İlk Günah kavramının kökeninde  bu korku yatar. Ne var ki, bir kere olandan geri dönülemez, belki anlamı bulandırabilir; bu yüzden bahanelere sığınılır. Tüm dünya bu bahanelerle  do1udur; bu bir anlık olsun huzur arayan insanın kendini haklı görebileceği tek  yöntemdir belki: Bilginin önceden verildiği gerçeğini görmezden gelme, bilgiyi  ulaşılması gereken uzak bir nokta olarak gösterme.”

“Giyotin  denli ağır, onun denli de hafif bir inanç.”

“Sınıfın  duvarına asılı İskender’in Savaş resmi taklidi gibi önümüzde ölüm. Bize düşen,  davranışlarımızla, henüz yaşamdayken bu resmi karanlıklara itmek, giderek  ortadan tümüyle yitmesini sağlamaktır.”

“Tutulabilecek iki yol; kendini son noktaya dek  ufaltmak ya da sonsuz ufak olmak. İlki devinimsizlikten çıkan mükemmellik,  ikincisi eylem anlamına gelen bir başlangıçtır.”

“Sözcüklerin karmaşasından kurtuluş yolu: Eyleme  geçilerek yok edilecek olanın sımsıkı tutulması gerekir; ufak parçalara bölünen  dökülür gider, nedir, yok edilemez.”

“Putlara  öncelikle nesnelerden korkudan tapıldı, ne var ki, bunun sonucunda nesnelerin  gerekli oluşundan korkudan tapıldı ve bunun sonucunda nesnelere karşı sorumlu  olmaktan korkudan tapıldı. Bu sorumluluğun varlığı öylesine katlanılmazdı ki,  insan onu tek bir üstün-insanın sırtına yüklemeye kalkışamadı, çünkü bu aracı üstün- insan da sorumluluğu azaltmayacaktı; sadece bu aracı varlıkla ilişkide  olmak, insanın sırtındaki yükü arttıracaktı zıddına. Tam da bu yüzden nesnelerin  sorumlulukları kendilerine verildi, hatta nesneler insanlardan daha çok sorumlu  oldular.”

“Yaşama  başladığın anda iki görev: Sınırlarını her an daraltmak ve bu sınırlan aştığın  anlarda da gizlenmeyi başarıp başaramadığını her an sorgulamak.”

“Kimi  anlarda, Kötü insanın kullandığı aletlere benzer; ayırtına varılsın varılmasın,  insan, amacı buysa, bir kenara atılmasına karşı durmaz.”

“Bu  yaşamdan aldığımız mutluluklar, yaşamın kendi mutlulukları değildir, şu  andakinden daha iyice bir yaşama ulaşma korkumuzdan.”

“Kaynaklanan mutluluklardır; bu yaşamın bize  çektirdikleri de yaşamın kendisinin değildir, yine bu korkudan dolayı kendimize  çektirdiklerimizdir.”

“Sadece şu  anda, çektiklerimiz ıstıraptır. Burada ıstırap çekenlerin, başka yer ve  zamanlarda çektikleri ıstıraplar için ödüllendirileceği anlamına gelmez bu;  bunun anlamı, şu anda ve burada çekilen ıstırabın başka yer ve zamanda  değişmeyip, sadece içerdiği karşıtından özgürleşeceği ve mutluluğa  dönüşeceğidir.”

“Evrenin  sonsuz büyüklükte ve sonsuz zenginlikte düşünülmesi, zorlu bir yaratılış sonucunda özgür bir içe bakışa kavuşan insanın, bunu en aşın noktaya  vardırmasının sonucudur.”

“Sonsuz  yaşamın bir an için bile olsa sürdürülebildiğine ait, zamana bağımlı kalışımızı katlanabilir gösteren en zayıf inanç bile, günahkârlık batağına daldığımıza ait, şuandaki acımasız inancımızdan daha az iç karartıcıdır… Nedir, tüm anlığıyla  ikincisini de içeren ilk inanca katlanma yeteneğimiz, inancımızın sınırlarını da  çizer.”

“İlk büyük  yalandan sonra, kişisel durumları için özel, küçük yalanların  düzenlenebileceğine, yetmezmiş gibi, bu yalanın onların çıkarına yapıldığını sanır çoklan. Örneğin sahnede oynanan bir aşk oyununda, sevgilisi rolündeki  erkeğe yapmacık bir gülüş atan kadın oyuncunun, aslında üst galeride onu izleyen  gerçek sevgilisine sinsice gülümsediğine inanır; bu durmaksızın yinelenir  .”

“Şeytana  ilişkin bilgi olabilir fakat o bilginin içinde inanç olamaz; çünkü görünür  olandan daha şeytani bir şey bulunamaz.”

“Günah hep  göstere göstere gelir ve o anda duyularımızla kavranabilir. Kökleri üzerinde  ilerler ve ayrımına varabilmek için bu köklerden sökülmesine gerek  yoktur.”

“Yakınımızda olup biten acıların hepsine ortak  olmamız gerekiyor. Hepimize ait ortak bir beden yok fakat ilerleme yolumuz  ortak, bu yol, seçtiği istikamet ne olursa olsun acılar içinden götürür bizi.  Bir çocuk gelişimi için nasıl belli aşamalardan geçerse ve her aşama istekler ve  korkular açısından bir öncekine kıyasla nasıl ulaşılmaz görülürse, kişi nasıl  yaşlanarak ölüme varırsa, insanlıkla bağımız dünyayla bağımızdan zayıf olmadığı için, biz de bu yolla dünyanın acıları arasında ilerleyerek gelişiriz. Bunun  adaletle ilgisi yoktur, acılardan korkmaya ya da bundan üstünlük olarak görmeye  de gerek yoktur.”

“Dünyanın  acılarından uzakta kalmakta özgürsün, doğanın seçimine bağlıdır bu, nedir,  kaçabileceğin tek acı da bu kendini uzaklaştırmandır.”

“İnsanın  iradesi üç açıdan özgürdür: İlk olarak, şimdiki yaşamını seçtiği anda özgürdü;  elbette şu anda geriye dönemez, çünkü o zamanlar seçtiğini yaşıyor olsa da, şimdiki yaşamını ilk seçtiği andaki kişi değil artık.İkinci olarak, yaşamı süresince ilerleyeceği yolu ve ilerleme tarzını seçmesi açısından  özgürdür.

Üçüncü  olarak, dünyaya bir kez daha geleceğini sanarak, bu yaşamın tüm koşullarına  rağmen kendine ulaşan yolu bulmayı istemesi açısından özgürdür. Nedir, bu bir  seçim sorunu olmasına rağmen, girilen yol yaşamın ayak basmadık tek noktasını bırakmayan bir labirent olacaktır.”

“Özgür  irade bu üç açıdan görünür fakat üç görünüm aynı anda var olduklarından bir  bütün oluştururlar; bu temelde öyle bir birliktir ki, özgür olsun olmasın bu  birlikte iradeye yer yoktur.”

“İçinde  yaşadığımız dünyanın baştan çıkarma yollan ile içinde yaşadığımız dünyanın  sadece bir geçiş yolu olduğuna inanç, aslında birdir ve aynı şeydir. Böyle  olması gereklidir, dünya bizi sadece, tek bir yolla yaratabilir; bu yol da  gerçeğe karşılık düşer. Ne yazık ki, baştan çıkarmalar başarılı olunca,  inancımızdan vazgeçeriz; İyi bizi kandırıp Kötü’nün eline bırakır, tıpkı kadının  yatağa bekleyen çağrısı gibi.”

“Tek başına  umutsuzluğun acısını çeken de içinde, insanla hemcinsleri arasındaki en güçlü  ilişkiyi alçakgönüllülük sağlar; tek koşul, bu alçakgönüllülüğün eksiksiz olarak  sonuna dek götürülmüş olmasıdır. Bu mümkündür, çünkü tapınma dili tam da budur,  tapınmanın dili olduğu kadar bir araya gelmelerin en güçlüsüdür. İnsanın  hemcinsiyle ilişkisi ile tapınmayla ilişkisi birbirlerine benzerler; insanın  hemcinsleriyle ilişkisi çaba gerektirir, bu çabayı ancak tapınmanın verdiği güç  sağlayabilir.”

“Yanıltmaktan başka bir şey bilebilmen mümkün mü?  Yanıltma ortadan kaldırılsa da, geri dönüp o noktaya bir kez daha bakmamalısın,  bakarsan bir tuz sütununa dönersin.”

“İnsanlar  A.’ya saygıyla davranıyor. Sıradan oyuncuların oynamasına izin verilmeyen ve  titizlikle korunan mükemmel bir bilardo masasında oynamayı hak eden büyük oyuncu  geldiğinde masanın zeminini nasıl inceler, oyunda zamanından önce yapılan hatayı nasıl affetmez fakat ıstaka kendisine geçtiğinde nasıl her densizliği yapacak  denli küstahlaşır ya; işte böyle saygı gösteriliyor ona.”

”Nedir,  sonra olan biten tek şey yokmuş gibi işinin başına geçti.” Belki hiçbir öyküde  geçmiyor, fakat eski öyküler yığınından kulağımıza aşina gelen sözler  bunlar.”

”İnançtan  yoksun olduğumuz söylenemez. Yaşamamız bile tek başına bir inanç  değeridir.”

”Bunda  inanç değeri ne arasın; yaşamamak mümkün mü ?”

”İnancın  insanı deliliğe sürükleyen gücü, işte bu ‘mümkün mü’ sözünde gizlidir, ancak bu  olumsuzlamada kendini açığa vurur.”

“Evden  çıkman, uzaklaşman gereksiz. Masanda otur ve söyleyeceklerimi dinle. Dinlemesen  de olur, beklemen yeterli.”

“Beklemesen  de olur, hiç ses çıkarma ve tek başına ol. Dünya maskesini düşürmen için sana  gelecektir; yapabileceği başka bir şey yoktur, ayartıya kapılmış, ayaklarının  altında kıvranıp duracaktır.”

Share.

About Author

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn