Hz. Musa ve ona iman edenleri öldürmek için kovalarken Kızıldeniz’de boğulan Firavun II. Ramses’in bulunan mumyasındaki eli sarılmadığı zaman neden havada duruyor?
İsrail oğullarının peşine düştüğü esnada Firavun (2. Ramses)’un boğulması hadisesinden sonra, Firavun’un yakın adamları ve ailesinden sağ kalanlar Firavun’un cesedini mumyaladılar. Ve cesedi Nil nehrinde bulunan kayığa koyarak din adamları, vezirler ve ileri gelenlerin bulunduğu kayıklar eşliğinde Taybe’de Muluk vadisindeki 2. Ramses’in kendisi için hazırlattığı mezarlığa götürdüler.
Ve tüm bu merhalelerde Firavun’a uygun cenaze ayinleri yerine getiriliyordu. Ve böylece Firavunların en azametlisi 2. Ramses’in hayatı noktalanmış oluyordu. Fakat o en azametli Firavun değildi ve henüz hikâyedeki sır perdesi aralanmamıştı. Çünkü o içinde bulunduğumuz asırda yeniden olaylar sahnesine döndü.
Firavun’un ölümünden sonra hırsızlık olayları arttı ve gruplar oluştu. Bu gruplar kral mezarlarını soymaya başladılar, çünkü kralların mezarları paha biçilemez mücevherler ve değerli eşyalarla doluydu. Bunu kralların hayattayken onlardan zorla gasbettiği mallarını geri almak için yapıyorlardı.
Bu hırsızlar tutuklandı ve defalarca cezaya çarptırıldılar. Daha sonra birçok kişi yağmalamayı meslek edindi. Öyleki 18. 19.ve 20. ailelerin mezarlarının tamamı yağmalanmıştı. Geriye sadece 2. Amonteb ve meşhur Tutanhamun’un mezarı kalmıştı. Böylece onlarla alay ediyor ve dalga geçiyorlardı. Firavunları resimlerinde edep dışı çizimlerle gösteriyorlardı. Buna örnek olarak satranç oynayan bir aslan resmini 3. Ramses e atfediyorlardı.
Tapınakların ve mezarlıkların yağmalanması sürdü. Batı Taybe’nin yönetimine ve mezarlıkların güvenliğinden sorumlu emniyet güçlerine bazı ithamlar yöneltildi. Ve sonunda görevliler cezalandırıldı. Fakat hırsızlıkların sonu gelmedi. Amon tapınağı kahinleri 2. Ramses başta olmak üzere firavunların cesetlerinin korunması üzerinde fikir birliğine vardı. 2. Ramses’in cesedi yeni bir dış kefenle yeniden sarıldı ve ahşap bir tabutun içine yerleştirilerek babasının ve diğer eski firavunların cesetlerinin bulunduğu mezarlığa defnedildi. Ve kefene şu tarih kaydedildi. Üçüncü ayın 15’inde 11. Ramses’in hüküm sürdüğü 25. sene.. 11. Ramses’in 20. ailenin son firavunu olduğuna göre ve 27 yıl ülkeyi yönettiğine göre 2. Ramses’in yeniden kefenlenip defnedildiği tarih M.Ö. 1089 yılıydı. Yani ölümünden 127 yıl sonra. Fakat buna rağmen hırsızlık vakalarının önüne geçilemedi. 21. aile zamanın kâhinlerin başı 2. Bnudcim öldüğü zaman kâhinler bu hırsızlık ve yağmalama olayına son vermek için tüm cesetleri bir araya topladılar ve kahin başının cesedini onların üzerine bir örtü telakki ederek deniz manastırında mezarı bulunan kraliçe İnhabi’nin mezarına defnettiler. Daha sonra 22.aile tarafından mezar tüm cesetlerin sığması için genişletildi ve kapatıldı. Mezarın üzerine şu ibareyi yazdılar; “Bu mezar Kral Siyamon’un hükmünün 11. yılında M.Ö. 969 yılında yapılmıştır.”
Ve mezarın girişini tamamen kapatarak hırsızların musallat olmaması için etrafındaki işaretleri sildiler. Ve yeni mezar 2800 yıldan fazla hırsızlardan uzak güvenli bir şekilde kalarak tamamen unutuldu, “deniz manastırı saklısı” olarak isimlendirildi.
PEKİ, MUCİZE NEREDE?
Şunu söylemek mümkündür ki firavunun boğulmasını bilenler sınırlıdır ve bunlar da saray ahalisi kâhinler ve eğer haber sızmışsa halkın bir bölümüdür. Burada önemli olan 2. Ramses’in kendinden önce gelen diğer firavunlar gibi ölmüş olduğudur.
Şu da herkesin bildiği bir şeydir ki Firavun öldüğünde 90 yaşındaydı ve Mısır’da 67 sene boyunca hüküm sürmüştü bu sebeple insanlar onun ölümünü garip karşılamadılar. Firavun’un İsrail oğullarını kovalaması esnasında boğulduğunu ve İsrail oğullarını serbest bırakmadığını bilenler Allah’ın İsrail oğullarına olan yardımını ve onların yanında olduğunu gördüler. Ve bu olayın başta güç zalimlerin elinde olsa da sonunda hakkın galibiyetinin bir mucize ve delili olarak gördüler.
Bu olayda firavunun boğulma hadisesini bilenler Musa (a.s)’ın hak üzere, Firavunun ise haktan uzak olduğunu görmüş oldular. Firavun boğulduktan sonra saray ahalisi ve kahinler tarafından mumyalanmıştır.
Allah şöyle buyurmuştur;
“Denizi yarıp sizi kurtarmış ve gözlerinizin önünde Firavun ailesini batırmıştık.” (Bakara / 50)
Buraya kadar boğulma hadisesi haddi zatında bir mucizedir. Firavunun cesedine bugün ulaşılamasaydı bile bu büyük bir mucize sayılırdı. Büyüklenen kibirlenen işkence eden ve dalga geçen firavunun boğulması başlı başına bir mucizedir. Şimdi geriye Allah ın şu ayetini anlamak kalıyor;
“Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler.” (Yunus / 92)
Ayette kastedileni anlamamız için kıssamızı tamamlamamız gerekiyor;
Firavunların mumyalarının M.Ö. 609 yılında tekrar kefenlenip defnedildiğini ve kumların mezarın girişini tamamen örterek bu olayın unutulduğunu söylemiştik. Aradan yıllar geçti. MS.1872 yılında mısırlı bir çiftçi kardeşleriyle beraber tesadüfen mezarın girişini buldular. Ve bu keşiflerini gizlediler. Devamlı mezara girip içindeki vezinde hafif pahada ağır mücevherleri alıp satıyorlar ve parayı da aralarında bölüşüyorlardı. Halk dilinde şöyle bir ifade vardır; Hırsızlar anlaşmazlığa düştü mü çalınan şey açığa çıkar. Nitekim de öyle olur kardeşlerden biri mezarı keşiflerinin üzerinden 10 yıl geçtikten sonra 6 Eylül 1881’de diğerlerine karşı çıkar ve polise gidip olan biteni anlatır. Mısır Tarihi Eserler Kısmından birkaç yetkili mezara giderler ve ancak 300 işçi iki gün boyunca devamlı çalışarak mezar boşaltılır ve bir sandalla tüm muhteviyat Kahire Bulak’da bulunan Mısır Müzesine nakledilir. Arkeolog İbrahim el-Navawi 1902 yılında kendisinin 2. Ramses’in mumyasını naklinden sonra cesedi keşfetmek ve örtünün altında muska ve mücevher gibi bir şeyin olup olmadığını görmek için mumyayı çözdüğünü söyler. Fakat mumyayı çözer çözmez 2. Ramses’in sol kolu birden havaya kalkar. Diğer mumyalarda böyle bir şeye rastlanmamıştır ve bu gerçekten fazlasıyla dikkat çekicidir. (Yahudilerin Kovaladığı Firavun- Bugünün Kitabı- Said Ebu Ayneyn / Sayfa 60)
Diğer mumyaların elleriyle kıyaslandığında 2. Ramses’in kolu olağandışı bir şekilde havaya kalkıktır. Mumya Merenptah’da olduğu gibi katlanmış örtü kaldırıldığında eller çapraz konumdadır. Ve arkeologlardan biri mumyayı gördüğü sırada “Sanki kendisine yaklaşan bir tehlikeyi önlemek istermişçesine bu firavunun elini kaldırması ne garip!” demiştir. Bu sözlerin sahibi sözler ağzından dökülürken öylesine ve olayı düşünmeden söylemiş olabilir. Ve bunu söylerken de hakikati bilmiyordur. Ama o 2. Ramses’in sol kolunun bu konumuna muhtemel olan açıklamayı yapmış ve bu açıklamada isabet etmiştir. Bu olayı 3000 yıldan bu yana süregelen vakıa üzerinden düşündük ve şöyle dedik;
“Firavun ve ordusu kumsala ulaştı ve önlerinde suyun ortasında yarılmış bir yol buldu. Firavun ve ordusu binekleriyle beraber bu yolda ilerlemeye başladılar. Yüzlerinde zafer gülümsemesi vardı. Bir saat ya da birkaç saat içinde İsrail oğullarına yetişecekler ve onları Mısır’a ikinci kez döndürebileceklerdi. Fakat karaya ulaşmadan az önce askerlerin binekleri ve teçhizatları çamura saplanmaya başlamıştı. Ve askerler, binekleri diğer askerlerin geçişini sağlamak için çamura inerek kenara çekmeye başladılar. 2. Ramses’in yüzündeki gülümseme kaybolmuş yerini endişeye bırakmıştı. Niçin bu bölgede çamur vardı ve niye batıyorlardı. İsrailoğulları sürüleriyle kuma saplanmadan nasıl buradan geçebilmişlerdi. Yoksa onların binekleri daha mı ağırdı. Askerlerinin bu bataktan kurtulmasını beklemekten başka çaresi yoktu. Başını çevirdi ve gözlerine inanamadı bu da nesi! Devasa bir dalga ona doğru yaklaşıyordu. Deniz kapanmaya başlamıştı. Ve azgın sular onun tarafına doğru geliyordu. Gayr-i iradi bir hareketle kendisini gelen sulardan korumak için kalkanı tuttuğu sol elini havaya doğru kaldırdı. Sular ona şiddetli bir tokat indirdi. Elini öyle kuvvetli tutuyordu ki kasları kilitlendi ve su dalgasına rağmen eli öylece havada kalakaldı. Sular onu sardı ve hayata veda etti. Ama buna rağmen kolu hâlâ havada kalmıştı.”
Öldükten sonra cesette meydana gelen değişikliklerden biraz bahsetmemizde bir beis yok. Bilindiği gibi organizmada hareketi sağlayan uzuvlar kaslardır. Kaslar kas hücrelerinden, kas hücreleri ise ipliksi kas dokularından oluşur, bu dokular iki çeşittir; ince ipliksi kas dokusu kalın ipliksi kas dokusu karşılıklı olarak kas boyunca uzanır. Eklem hareket ettirilmek istendiğinde beyin tarafından bir emir algılanır bu emir sinir hücrelerinde ilerleyerek eklemin hareketinden sorumlu kasa ulaşır. Beyinden çıkan bu elektrik akımı sonucunda kasla sinirin buluştuğu yerde bazı kimyasal tepkimeler meydana gelir bu tepkimeler sonucu özel bir enzim oluşarak A.T.P’ yi çözümler ve böylece kasın büzülmesi için gerekli enerji açığa çıkar. Uzun ipliksi kas dokuları kısa ipliksi kas dokularıyla iç içe girer ve kasın boyu kısalır. Bunun sonucunda ise istenen hareket gerçekleştirilmiş olunur.
Öldükten sonra ceset şu merhalelerden geçer;
1. Ruh bedenden ayrıldıktan sonra beyinden gelen emirler durur ve vücuttaki tüm kaslar gevşemeye başlar. Bu da 1. gevşeme olarak adlandırılır.
2. Ölüm gerçekleştikten iki saat sonra tüm kaslar çekilmeye başlar. Bu da “ölüm sertliği”(rigor motris) aşaması olarak adlandırılır. Bu çekilme baştan ayaklara doğru uzanır. Önce yüz, boyun kasları daha sonra göğüs kol diz kasları son olarak da ayak kasları bu aşamadan geçer. Bu aşama takriben 12 saat sürer ve bu aşamada organların konumunda bir değişiklik olması çok güçtür. Bu yüzden cesedin yanında bulunan kişiler daha sonra açık kalmaması için 1.gevşeme sırasında ölünün göz kapaklarını aşağı indirir yani kapatır.
3. Bu aşamadan sonra kaslarda bulunan proteinler çözülmeye başlar ve kaslar ikinci kez gevşer. Bu aşamaya ikinci gevşeme adı verilir. Ve aynı şekilde baştan ayaklara doğru uzanır.
4. Sonra bunu 4. aşama olan çürüme aşaması izler.
Normal ölümlerde işte ceset bu merhalelerden geçer. Fakat normal olmayan ölümlerde ki buna örnek olarak intihar verilebilir. İntihara kalkışan kişi aşırı bir stres ve gerginlik halindedir. Ruhun bedenden ayrılması anında bu gerginlik maksimum düzeye ulaşır. Ve bu anda vücudun tüm kasları çekilir ve bu halde kalır. Bu tıpta Kadeverik Spazm (1.gevşeme yerine) olarak adlandırılır. Daha sonra bunu ölüm sertliği rigor motris izler ve kaslar büzülmüş olarak kalır. Patologlar çoğu zaman intihar eden kişinin elini başa doğru nişan alınmış bir tabancaya sıkıca tutunmuş bir şekilde bulurlar ve 2. gevşeme olana kadar tabancayı ölünün elinden almak mümkün olmamaktadır. Ve aynı şekilde öldürülen kişinin elinde katilin elbisesinden ya da saçından bir parçaya rastlanması da sıklıkla görülür. Bu da Araştırmacılar için katilin kişiliğinin teşhisi ve yakalanıp cezaya çarptırılmasında bir ipucu sayılır. Boğulma hadiselerinde ise son anlarda Kadeverik spazm gerçekleşir ve boğulanlarda ellerinin küçük bir tahta parçasına ya da dipteki çamurdan avuçlamış olduğuna çok rastlanılır.
2. Ramses’in boğulması sırasında yaşadığı olay da işte budur. Boğulma esnasında stres ve gerginlik maksimum düzeye ulaştı ve Kadeverik Spazm yaşadı. Bunun sonucunda da sol eli ki kendisini gelen azgın sulardan koruması için bir kalkan tutuyordu olduğu hal üzere kaldı ve sertleşti. Çarpmanın şiddetinden olmalı ki o anda elindeki kalkan kurtuldu ama eli yine öylece kaldı. Kadeverik spazmın ardından ölüm sertliği aşaması yaşandı. Normalde 2. gevşeme aşamasında tüm kasların gevşemesi gerekiyordu Firavun’un cesedinde muhtemel ki bu aşama yaşandı ama sadece onun sol eline uğramadı. Cesedi mumyalayanlar bunu fark ettiler sol kolunu yan tarafına her koyduklarında sol el havaya kalkıyordu! Ceset mumyalandı ve çeşitli maddelerle ve kremlerle boyandı. Bu maddeler eklemlere oradan da kaslara sızarak cesedi bir çeşit lastik haline getirdi ve esnekleşmesini sağladı. Sol eli yan tarafa ya da göğüs üzerine her koyduklarında el havaya kalkıyordu. Bu sefer elleri sabitleyerek cesedi bir bez ile tekrar örttüler. Aradan yüzyıllar geçti. Ceset bulundu ve Bulak Müzesine götürüldü. Bir arkeolog 1902 yılında cesedin üzerindeki örtüleri kaldırdığında Firavun’un eli yine havaya kalkmıştı!
Şu anda biz diğer firavunların mumyalarında olmayan eşsiz bir hakikatin önündeyiz. Arkeologlardan hiçbiri bunu açıklayamadığı gibi adli tıp da neden bu elde 2. gevşemenin gerçekleşmediğini hâlâ bilmiyor. Kaslar bu büzülmeyi nasıl korudu ve nasıl elastikiyet kazanabildi? Ve aradan 3000 yıl geçmesine rağmen sol eldeki kaslar bu elastiki özelliğini nasıl korudu? Şu kesin bir bilgidir ki gerçek bir lastik yüz yıl boyunca gergin halde kalırsa bu elastiki özelliğini kaybedecektir. Sadece beyinden gelen bir emirle kasılan Kadeverik spazma uğrayan daha sonra da ölüm sertliği aşamasından geçen ve aradan asırlar geçtiği halde kalın ipliksi kas dokuları ve ince ipliksi kas dokularının konumunu muhafaza ettiği bir kas için ne diyebiliriz?! Bu mucizeden başka bir şey değildir. Doğa kanunlarını alt üst ediyor. Sebebi açıklanamıyor. Ve bize düşen de 2. Ramses’in sol kolundaki bu mucizeyi fark etmek ve bunu kabullenmekten başka bir şey değildir.
“Bugün ise, senden sonrakilere bir ayet (tarihi bir belge, ibret) olman için seni yalnızca bedeninle kurtaracağız (herkese cesedini göstereceğiz). Gerçekten insanlardan çoğu, Bizim ayetlerimizden habersizdirler.” (Yunus / 92)
Geriye şu kaldı ki O da Allah’ın ayetidir;
“Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar. Kıyamet-saatinin kopacağı gün: ‘Firavun çevresini, azabın en şiddetli olanına sokun’ (denecek).” (Mü’min / 46)
Müfessirlerin tamamı bu arzın kıyamet gününde şiddetli bir azapla olacağı gibi bunun berzah yani kabir âleminde de olacağını söylemişlerdir. Ve Sahra İbn Cüveyre İbn Ömer den şöyle nakletmiştir. Peygamberimiz(s.a.v.) şöyle buyurdu: “Kâfir öldüğü zaman ruhu sabahları ve akşamları ateşe arz edilir. Sonra “ Ateş; sabah akşam, ona sunulurlar.” ayetini okudu. Mü’min öldüğü zaman ruhu sabahları ve akşamlara cennete arz edilir.”(Kurtubi tefsiri c.15 s.319)
Konuya son vermeden önce değinmemiz gereken mühim bir konu vardır. Bazıları 2. Ramses’in boğulmasına delil göstermek için mumyanın analiz edilerek dokulardaki tuzluluk oranının tespit edilmesini teklif etmişlerdir. Fakat bir ceset mumyalanmadan önce iç organları boşaltılır ve cesede yoğun nitrat tuzu koyulur. Dolayısıyla tahlil geçersiz olur.
Allah (cc) Firavun ve ordusu hakkında Duhan suresinde şöyle buyurmuştur;
25- Onlar nice bahçeler ve pınarlar terk etmişlerdi;
26- (Nice) Ekinler, güzel konaklar,
27- Ve içlerinde ‘sevinç ve mutluluk içinde’ yaşadıkları nimetler,
28- İşte böyle; Biz bunları başka bir kavime miras olarak verdik.
29- Onlar için ne gök, ne yer ağlamadı ve onlar (ın azabı) ertelenmedi.
30- Andolsun, Biz İsrailoğulları’nı o alçaltıcı azaptan kurtardık.
31- Firavun’dan. Çünkü, o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi.
*Kahire Üniversitesi öğretim görevlisi-Araştırmacı Yazar
Rümeysa Bahadır