”Onların inanmasını sağla.
Ve onların, kendi tutkularına gülmelerini sağla.
Onların tutku diye adlandırdıkları şey,
Gerçek bir duygusal enerji değil.
Dış dünyayla ruhları arasındaki çatışma.
En önemlisi, kendilerine inanmalarını sağla.Onların, çocuklar gibi çaresiz kalmasına izin ver.
Çünkü zayıflık harika bir şeydir.
ve güç hiçbir şey değildir.
Bir insan yeni doğduğunda, zayıf ve esnektir.
Öldüğü zamansa, kaskatı ve duygusuzdur.
Bir ağaç büyürken, körpe ve yumuşaktır.
Ama kuru ve sert hale geldiğinde, ölüp gider.
Sertlik ve güç, ölümün arkadaşlarıdır.
Esneklik ve zayıflık, varoluşun tazeliğinin ifadeleridir.
Kendini sertleştiren hiçbir şey kazanmayı başaramaz”
Film stalker (iz sürücü) olarak bilinen bir rehberin bir bilim adamı ve bir yazarı umutların ve isteklerin gerçekleştiği bölgeye götürmesini ele alır. Fakat Tarkovsky’nin müthiş zamanlamasıyla beraber bölgeye sadece onlar reel zamana eş düşüm gösteren gerçekçi akışıyla beraber sizde onlarla birlikte bölgeye yolculuk edersiniz. Film canlı sayısının az bulunduğu çöplük yığınlarının hakim olduğu insanların çaresizliğinin ve umutsuzluğunun fazlaca göz önünde olduğu sanayi bölgesinde başlar.
”Sevgilim, dünyamız çok sıkıcı. Bu nedenle, telepati ya da hayaletler, ya da uçan daireler gibi şeyler yok. Dünya kesin kanunlarla yönetiliyor ve dayanılmaz derecede sıkıcı. Yazık ki, o kanunlar hiç çiğnenmiyor. Kanunları nasıl çiğneyeceklerini bilmiyorlar.”
Filmde somut gerçeklikle mutlu olunamayacağına dair ipuçları verilirken salt gerçeklikle mutlu olmak isteyenler bölgeye gitmek isteyenleri oluşturur.
“Müzede sergilenen antika bir çömleği düşünün. Zamanında yiyecek artıklarını saklamak için kullanılıyordu. Ama şimdi evrensel hayranlığın bir nesnesi. Özlü örüntüsü ve biricik biçimiyle herkes oh’larla ah’larla izliyor! Ve birdenbire hiç de antik olmadığı anlaşılıyor. Dalgacı biri onu arkeologlara yutturmuş. Sadece eğlence için. Görüldüğü gibi tuhaf, hayranlık ölüyor.”
Yazar ve profesör gerçekliğin içine battıkları dünyadan stalker’ın izinde kurtulmaya çalışırlar. Tarkovsky bu gerçekliği öylesine iyi lanse eder ki seyirci dahi bir an önce odadan ve şehrin içinden çıkmak için çırpınır. Çünkü bu rutinlik ve gerçeklik yüzleşmesi gerekendir ve buna tahammül edemez. Gerçekliği bırakıp bölgeye gelindiğinde seyirci bir süre bunu algılayamaz. Çünkü gerçeklik sepia tonla verilmiş bölge ise renkli bir tona hakimdir.
”Bu çok sıkıcı olmalı. Gerçeği aramak. O gizleniyor ve siz de onu aramaya devam ediyorsunuz. Bir yeri kazarsınız – eureka. Çekirdek, protonlardan meydana gelir. Diğerini kazarsınız- harika! ABC üçgeni A, B ve C kenarının toplamına eşittir.”
Stalker profesör ve yazarı bırakıp çimlere uzandığında hayali olanın gerçeklik karşısında verdiği hazzın mutluluk kıstasında üstün olduğunu ispatlar. Fakat yazar ve profesöre göre kuşku başlar. Burada ters giden bir şeyler vardır. Gerçekliğin diyalektiğidir bu. O andan biraz sonra bölgenin kutsallığını sarsacak olan o cümle gelir “kim bilir üzerine titredikleri ne tür bir zırvaydı?
Stalker ısrarla bölgenin kuralları olduğunu ve bu kurallara uyulmaması halinde bölgenin lanetinin onları öldürebileceğini söyler. Aslında bölge herhangi bir yerdir. Onu yüceleştiren ve dokunulmaz kılan stalkerdir. Sonra anlaşılacağı gibi aslında sorulmaması gereken sorular ve yapılmaması gereken şeyler bölgeye o gizli ve büyülü havayı katacak eğer bunlar yapılırsa kurallara uymayanlar gerçeklikle yüz yüze kalacaktır.
Yazar Stalker’ın sözünden çıkıp bölgeye en kısa yoldan ilerlediğinde imgesel olan ona seslenir “Dur kımıldama!” Gerçekliğin dibinde yaşayan yazar bile bu sesi duyarak geri döner. Aslında bu ses yazarın içinden gelen bilinmeyenin verdiği merakın sesidir. Aynı zamanda seyirci bu sese eşlik eder…
kaynak ;http://blog.radikal.com.tr/Sayfa/bir-aydinlanma-idesi-stalker-22340