Hastanenin kendisine bakacak aileye bir gümüş sikke maaş verdiği hem yetim, hem öksüz çocuklardan biridir Anguilla. Beş liret ettiği için evlatlık alındığı evin gerçek çocuklarına şişinen bir çocuk. Okulda “piç” diye çağrılan bir çocuk. Yanlarına yerleştiği ailenin işlerini gören, tarlada, bağda, bahçede bir çocuğun çalışabileceği kadar çalışan bir çocuk Anguilla.
Cesare Pavese’nin “Ay ve Şenlik Ateşleri” romanı bu çocuğun yoksulluk içinde geçirdiği günleri, büyüyüp serpildikten sonra, talihin kendisine gülüp bir yolunu bularak Amerika’ya kaçışını, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bir hayli varlıklı olarak döndüğü, çocukluğunu geçirdiği Gaminella’dan anlatır.
Çocukluk arkadaşı Nuto’nun aksine insanların yazgıya karşı koymalarının mümkün olmadığını söyler roman boyunca. Topal bir çocuk olan Cinto’da kendi çocukluğunu görür.
Erken bir pişmanlıkla kıvranır Anguilla. Hesaba çekilen kulların “bizi geri gönder Allah’ım, gör bak ne güzel işler, amellerde olacağız” diye inlemelerine benzer bir hayıflanmayla; “Dünyayı hala Cinto’nun gözleriyle görebilmek, aynı babayla, belki aynı topal ayakla, onun gibi Gaminella’da her şeye yeniden başlayabilmek için neler vermezdim, hele bunca şey bildiğim, kendimi savunmayı öğrendiğim bu ara. Onun için üzülmüyordum, kimi kez kıskanıyordum onu. Gece gördüğü düşleri, meydandan seke seke geçerken aklından geçenleri bile bildiğimi sanıyordum. Böyle yürümemiştim ben topal değildim çünkü. Ama kaç kez kes şenliğe, Castiglione, Cossano, Campetto ve başka yerlerdeki atlıkarıncalara kızları, kadınları götüren arabaların gürültüyle geçtiklerini görmüştüm ve o uzun yaz gecelerinde Giulia ve Angiolina ile birlikte fındıkların, incirin altında, köprünün korkuluğunun üstünde, gökyüzüne ve hiç değişmeyen bağlara bakmıştım. Ve sonra gece, bütün gece şarkı söyleyerek, kahkahalar atarak, Belbo’nun iki kıyısından birbirlerine seslenerek dönenlerin gürültüsü gelirdi sokaktan. İşte böyle gecelerde uzaktaki tepelerde bir ışık, bir şenlik ateşi görecek olursam çığlıklar atar, yerde debelenirdim, çünkü yoksuldum, çünkü çocuktum, çünkü bir hiçtim. Yaz aylarında görülen bir rüzgâr esip, bir yağmur boşanıp da eğlenceyi bozacak olsa, nerdeyse sevinirdim. Şimdi bunları düşündükçe o dönemi özlüyor, yeniden yaşamak istiyorum.” der ve geçmişte yitirdiklerine içlenir.
İçinde olduğu anı pas geçen insan; geçmiş ve geleceğin kölesidir bir bakıma. Geçmişten mutlu günlerini ödünç alır onlarla güler, sevinir. Gelecekte de iyi vakitler, güzellikler umar, hayal eder. Pavese’nin Anguilla’sı, roman boyunca çocukluğunun Gaminella’sını arar. Oysaki içinde bulunduğu bir zamanda o köyden kaçmıştır, şimdi deli gibi aradığı birçok şeyi bırakıp.
Ay ve Şenlik Ateşleri, 26 Ağustos 1950 yılında “Yalnız Kadınlar Arasında” adlı kitabına verilen Strega Ödülünü aldıktan sonra bir otel odasında uyku hapı alarak yaşamına kendi elleriyle son veren Cesare Pavese’nin son romanıdır.
Ay ve Şenlik Ateşleri
Cesare Pavese
Can Yayınları