Gezi Parkında hızla yerleşmeye başlayan Komün yaşamından sonra, bazı eylemci arkadaşların aracılığıyla Gezi Kütüphanesi kurulduğu haberini ilk aldığım gün çok heyecanlıydım. Her şey daha önce hiç şahit olmadığım derece güzeldi ve yüzümüzü gülümsetiyordu. O akşam arkadaşımla Gezi Parkına hareket ederek evden aldığımız kitaplarımızı gönüllü olarak bağışlamıştık. O esnada sonradan fark ettiğim, tanıdığım bir arkadaşımında orada gönüllü olarak hizmet veriyor olması ve bir başka gönüllünün hiç farkında olmadan yaptığı minik şaka da beni yeniden anlama ve varlığa inandırıyordu. Böylece Kütüphanemiz günden güne daha güzelleşmeye ve gelişmeye başladı. Akabinde daha fazla faydalı olunması gerektiğini düşünerek sosyal kanallar ve bloglar aracılığıyla aşağıdaki ilgili etkinliği düzenleyerek şehir dışı da dahil olmak üzere kitap bağışlarını artırmak istedim.
12.06.2013 Çarşamba günü polisin müdahalesiyle Kütüphanenin kısmen tahrip olmasına rağmen her şey hızla yeniden kuruldu ve Kütüphane eskisinden daha güzel hale getirildi.
14.06.2013 Cuma günü Kütüphaneye hediye etmek üzere iş yerinde yaptırdığım bir afişi ve savunma malzemelerimi sabahtan çantama doldurmuş, akşam olmasını bekliyordum o geceyi çadırımızda geçirecektik. Fakat bir an o afişi kütüphaneye götürecek gücü kendimde bulamadım.
15.06.2013 Cumartesi sabahı Gezi’den hareketle iş yerime geldim ve etkinlik vasıtasıyla Sivas’ta öğrenci olan bir arkadaşımızın gönderdiği 5 adet kitabı teslim aldım. Akşam iş çıkışı Gezi Parkına hareket edip kitapları kütüphaneye teslim etmeyi planladım.
Bir kaç gün geçmeden bağış etkinliği yankı bulmaya başladı:
Sivas’ta bir öğrenci arkadaşımız düzenlemeye çalıştığım etkinlik vasıtasıyla Gezi Kütüphanesine bağışlamak adresime beş tane kitap göndermişti kargoyu Cumartesi sabah teslim alabildim. Çok duygulanmıştım, iş çıkışı direk Gezi Parkına kitapları teslim etmek üzere hareket ettim. Henüz ortalık durgundu fakat park içindeki metro çıkışına yaklaştığımda kapıların kapatıldığını gördüm, koşarak kendimi kapanan kapının altından dışarı attığımda gaz bombaları ve polislerin arasında buldum kendimi. Zaten her şeyi yıkıp, yakmışlardı.. Bu yaşadıklarım beni çok üzdü fakat canımı zor kurtardım. Daha bir çok kitap gönderecek gönüllü vardı. Görüyoruz ki cahilin zulmü tamamen insanlık dışı fakat umudumuz yitmiş değil, aksine daha da alevlenmiştir. Çünkü bizler, hepimiz insanların sevgiyle, onurla ve dayanışmayla bir araya geldiğinde neler yapabileceğini gördük. Şimdi bize kalan en güzel armağan unutamayacağımız o anılar olacak.
İlgili etkinlik : https://www.facebook.com/events/130611830476504/
Twitter Sayfası : https://twitter.com/
İlgili duyuru sayfası : http://www.yasamaugrasi.com/kultursanat/gezi-parki-kutuphanesi-icin-kitap-bagisi.html
Sabit Fikir‘de Gezi Kütüphanesi için güzel bir başlık kullanarak aşağıdaki haberi yayınlamış, Gezi Kütüphanesinin hatıralarını hiç unutmayacağız, kendi adıma benim için düşünüldüğünden daha fazla hatırası var.
Alıntı :
“Biz İstanbullular kurduk bu kütüphaneyi buraya”
Mühendis gençler belirdi etrafımızda, “Bu devrilir” deyip yeni ayaklar ilave ettiler. Sonra mimarlar geldi ve daha da sağlamlaştırdılar. Elektrikçi geldi elektrik çekti, insanlar çadır alıp üstümüzü kapattı, sokak lambaları getirdiler, fesleğenler koydular. Laptoplar getirdiler, günlükleri yazdılar, herkes bir ihtiyacı gördü tamamladı. Burayı hep birlikte yaptık.
Dün polisin Gezi’yi bombalaması sonucunda, herkesin ama özellikle kitapseverlerin gönlünde taht kuran Gezi Kütüphanesi’nin yıkıldığına dair haberler aldık. Şimdi bizim size haberlerimiz var: “Ahşap kitaplıkların bir kısmı TOMA etkisiyle devrilmiş, ancak taş raflar sağlam” diyor kütüphanenin gönüllüleri. Kütüphaneyi konuşuyoruz onlarla, nasıl ortaya çıktı, bugün ne durumda, gelecekte neye evrilecek? “15 gün önce ne iş yaptığımızı soracak olursanız hatırlamıyoruz” diyorlar. Çünkü son 15 gündür ise çok güzel bir şeye adıyorlar kendilerini: Dünyanın tüm TOMA’ları birleşse yıkamayacakları bir şeye, Gezi Kütüphanesi’ne.
ELİF BEREKETLİ
Gezi Parkı’ndaki kütüphane fikri size mi ait?
Biz İstanbullular kurduk bu kütüphaneyi buraya. Gezililer demek lazım belki de çünkü İstanbul dışından katkılar da var. İlk fikir kimden çıktı meselesine gelince, herkesten aynı anda çıkmış bir ortak akıl ürünü bu kütüphane. Şu an Gezi’de bizim dışımızda başka kütüphaneler, de bulunmakta. Burası bunlardan sadece bir tanesi.
Ben Gezi’ye ilk gün giderken bir kilo limon, bir kilo erik ve iki dergi, üç kitapla gitmiştim. Limonlara gerek kalmadı. Erikleri yedik, çöplerini topladık, kitapları da bir ağacın altına koydum. On dakika durmadı orada dağılıp gittiler. Ertesi gün ve sonraki gün de yaptım bunu. Hatta direnişin en sıcak çatışmalarının geçtiği cuma günü evden çıkarken solüsyon ve kitap vardı çantamda. Bir umut girebilirsek Gezi’ye diye. Giremesek de cop falan gelirse sırtımı korur diye düşünmüştüm. Gezi’ye kitap taşıyan başka bir sürü insan olduğunu da kendi gözlerimle de defalarca gördüm. Gezi parkına tekrar girilip koordinasyon çadırının inşa edildiği gün, evden bir çanta dolusu kitapla çıktım, ve onları bu sefer koordinasyon masasına bırakıp, yemek dağıtma işine girdim, bir baktım on dakikada kitaplar eridi. Ertesi gün gene kitaplarla gittim, beni görür görmez “Kitap getirdin mi?” diye sordu çocuklar ve aldılar elimden hepsini, “Senin yolunu gözleyenler var abla!” diye de şakalaştılar. Verdim kitapları ve oradan ayrıldım.
Beş dakika sonra dönüp “kütüphane var mı, ya da olacak mı?” diye sorduğumda, “biz yapamayız,” dediler. “E ben yapayım öyleyse,” dedim, “yap ama toprak üzerinde olmasın taş ya da beton bir yer bul,” dediler. “Eyvallah,” deyip ayrıldım, sonra işte şimdi kütüphanenin üzerinde bulunduğu çimento dökülmüş zemini buldum. Elli metre ötede de raf yapmak için kullanabileceğimiz yol yapımı için sanırım oraya bırakılmış taşlar duruyordu. Ben yardım isteyecek birilerini ararken, çok sevdiğim iki sanatçı arkadaşıma rastladım. Kavramsal sanatla uğraşırlar ve onlar kaldırım taşlarına bence çok güzel olan bu formu verdiler. Çok insan taş taşımaya yardım etti. Belki elli kişi birlikte yapmışızdır. Biz ilk sıra rafı bitirdiğimizde “ne yapıyorsunuz?” diye soranlar oldu, “kütüphane,” deyince de okudukları kitabı rafa koyup fotoğrafını çektiler, duyurusunu yaptılar, Twitter’dan paylaştılar. Bu o kadar hızlı kampanyaya dönüştü ki kitaplık bittiğinde tüm raflar kitap dolmuştu! Mühendis gençler belirdi etrafımızda, bu devrilir deyip yeni ayaklar ilave ettiler. Sonra mimarlar geldi ve daha da sağlamlaştırdılar. Elektrikçi geldi elektrik çekti, insanlar çadır alıp üstümüzü kapattı, sokak lambaları getirdiler, fesleğenler koydular. Laptoplar getirdiler, günlükleri yazdılar, herkes bir ihtiyacı gördü tamamladı. Burayı hep birlikte yaptık.
Şunu da eklemeliyim, biz Gezi parkında bunu inşa ederken yayınevleri Taksim Platformu’yla iletişim halindelermiş, kütüphane kurmak için, “bekleyin yer bakalım sonra konuşalım,” yanıtı almışlar, kütüphane fotoğrafı inşasını görünce kendi taleplerinin platform tarafından karşılandığını düşünüp, Twitter’dan desteklemişler, onların duyuruları sayesinde de çok fazla destek aldık ve elbette bu yayınevleri bizi hiç aralıksız kitapla beslediler, geldiler gittiler, hiç yalnız bırakmadılar, çok da çalıştılar. Dolayısıyla evet bu kütüphane hem okurlar hem de yayınevleri, kitabevleri, gazeteler, dergiler tarafından inşa edilmiştir.
Peki nasıl bu kadar büyüdü?
Gezi kütüphanesi imece usulü çıktı ortaya ve tüm dünyadan gelen kitaplarla inanılmaz büyüdü, çok ciddi miktarda kitap paylaştık burada. Bunu da büyük bir neşeyle yaptık ve yapıyoruz. Kapladığımız alan 3 günde 5 kat büyüdü. Kitap sayısını saymak, kayıt tutmak falan tümüyle imkânsız. Onun yerine hatıra defterleri tutmaktayız. Yayınevleri taze kitaplarla sürekli besliyorlar bizi. Onların bizi diri tutan ilgileri olmasaydı, sanırım aynı şey olmazdı.
İlk başta bu kadar büyüyeceğini tahmin ediyor muydunuz?
Asla. Ufkum çok darmış.
Aslında bir kütüphaneden ziyade bir kitap değiş-tokuş alanı değil mi bu yer? Nasıl işliyor? Gönüllüleriniz mi var?
Burası öncelikle bir kütüphane. Gezi direnişçileri her an bir ağacın altında oturup bir kitap okumak istediklerinde kütüphaneye gelip okuyacak bir şeyler bulabilirler. Bunu sağlayan bir kütüphane. Gezi’nin kütüphanesi. Ama dinamik bir yapısı var. Aynı zamanda bir takas şenliği gibi. İnsanların içlerinden gelen dayanışma arzusu sayesinde sürekli kitaplar getirip kitaplar alıyorlar. Bu kadar çılgınca bedava kitap dağıtılan bir yerde gene de sürekli kitap var. Ne miktarda kitabın sirkülâsyonu yaşandığını kimse bilmiyor ama çok çok fazla olmalı. Gezi kalıcı olarak halkın olursa kütüphane de buna göre evrilebilir.
Gezi kütüphanesinden bedava kitap almak ve eve götürmek davranışı dışarıdaki ekonomiyle okuyup yağmalama diye bakmayınız. Aksine, biz özellikle insanları kitap almaya teşvik ettik, yoksa ilk başlarda herkes sadece bağışlamak istiyordu. Buradan alınan kitap burasıyla eviniz arasında kurulan bir köprüdür. Gezi’yi çoğaltan, evlere taşıyan bir yanı var. Evlerden gelen kitaplar da evlerden geziye bir akış. Ayrıca bir Gezi direnişçisinin kitabının bir başkasınca alınması da ikisini birbirine bağlıyor. Özellikle Gezi’ye getirdikleri kitapların içine küçük notlar yazanlar bunun çok tatlı örneklerini oluşturuyorlar.
Halihazırda kalabalık ve yoğun ilgiden ve raflarımızın aslında çok da güvenli olmamasından dolayı 2. günden sonra kütüphanemizin sadece dışını kullanmaya başladık. Ancak ilk günler içerde oturup kitap okumak mümkündü ve tekrar o hale gelmesini arzu ediyoruz. İstediğiniz kadar kitap getirip istediğiniz kadar götürebiliyorsunuz. Kitaplarımızı hiç tanımadığımız dostlarımızın silgilerden yaptığı mühürlerle damgalıyoruz kapaklarından. Gezi parkı para ile alınmaz yazmakta. Aracılığınızla hatırlatmak isterim ki eğer bir gün bu kitaplardan birisinin satıldığını görürseniz bir yerlerde o kitabı oradan bir şekilde kurtarın. Bu kitaplar insanların kütüphanelerinden çıktı özenle ve ticari ilişkilerden muaftırlar. Hava gibidirler. Nerde görürseniz size aittirler. Ve aslında sizin de değildir, gelin kitaplarımızı alın ve sonra verin, sonra yenilerini getirin, başkalarını götürün. Saklamak istiyorum derseniz eyvallah saklamak istediğiniz de sizde kalsın. Ama burada kitaplarınızın başkaları tarafından sevinçle alındığını görmek kadar güzel bir duygu da yok.
Şimdi ne durumdasınız?
An itibarı ile raflarımız bomboş. Ama biliyorum yarın binlercesi gelecek.
Kitap skalası nasıl? Parkın duygusal ortamında özellikle neler rağbet görüyor?
Her türlü kitap var, hiç bir konuda sansürümüz yok. Dini kitaplar çok ilgi görmekte. Yabancı kitaplar da. Popüler yazarların kitapları da. Aslında hepsi kapışılmakta.
Özellikle ihtiyacınız olan bir şeyler var mı?
Twitter ve Facebook hesaplarımızı takip edin, oradan duyuruyoruz. (Twitter’da: gezikutuphanesi @gezikutuphanes1, Facebook’da: https://www.facebook.com/gezi.kutuphanesi.1 / gezikutuphanesi.blogspot.com ve #gezikutuphasi / #gezikütüphanesi) Ama şunu söylemek isterim en ufak bir şey istesek misliyle gelmekte. Korka korka istiyoruz.
Gelen tepkiler nasıl oldu? Hiç olumsuz tepki aldınız mı?
Raflarımız taştan olduğu için sevmeyen bir kişi oldu. Ona buraya yapılması planlanan AVM’yi hatırlatmış. Her ne kadar çimento, beton kullanmadık, hem taş da doğada olan bir malzeme, bunlar zaten buradaydı biz sadece form verdik desek de ikna edemedik :)
Eğer söylemek isterseniz, hangi kurumlardan büyük-küçük katkılar geldi?
Yayınevlerinin katkısı en baştan itibaren çok önemliydi. Tüm gönüllülükleriyle kütüphanenin açılır açılmaz çok güçlü bir kitap birikimiyle yola çıkmasını sağladılar, kucaklaya kucaklaya geldiler. Birbirleriyle dayanıştılar ve sonra da okurlarla. Ticari işletmeler olmaktan fazlası olduklarını gösterdiler. Ayrıca mekanın yaşamasına da katkıda bulunuyorlar hem bizzat insan desteğiyle hem gene kitap desteğiyle.
İnsanlar demişken burada sabahlayan 24 saat açık olmasını sağlayan, sadece ben ne yapabilirim diyerek gününü gecesini kütüphanede geçiren insanlar var, onlar sayesinde bugün geldiğimizde kütüphaneyi yerinde buluyoruz.
İnsan zincirini oluşturup taa Taksim meydanından buraya elden ele koliler taşıyanlar, branda yangın söndürücü ne lazımsa temin edenler…
Hepsinden gerçekten çok ciddi destek görmekteyiz. Hedefimiz, yayıncılardan kitapçılardan oluşan bir heyete bu kütüphaneyi teslim etmek aslında. Bu bir kişinin koordinatörlüğünde sürdürülebilir bir şey olmaktan çıktı. Bununa ilgili yaptığım çağrılara olumlu yanıtlar veren yayınevleri olduğunu da söylemek isterim. Kurumlar isimlerini vermemden hoşlanmayacaklardır, buradaki ruha pek uygun değil. O yüzden veremiyorum vermek istesem de, ama onların katkısı da kesinlikle çok mühimdi.
Bundan sonra neye evrilecek bu kütüphane?
Gezi parkı nereye evrilirse. Süreci hep beraber göreceğiz. Ama aklımızda başka fikirler var.
Aklınızda kalan olaylar olmuştur eminim kütüphaneyi kurma ve geliştirme sürecinde. Sizi etkileyen, düşündüren, kızdıran anılarınızdan bir tanesini paylaşsanız, Gezi Kütüphanesi dendiğinde aklımıza bu anı gelse?
Çok fazla şey oluyor hangisini anmalı bilemiyorum. Kütüphaneye fesleğen almayı düşündüğüm bir anda, elinde bir saksı fesleğenle beliren bir kadın çok tatlıydı. Zaten bir şeyi yüksek sesle istemeye korkar haldeyken artık sadece düşünmem yetiyordu. Bir de Heyzen Ateş’in ziyareti çok moral verdi diyebilirim. Ve tekrar gibi olacaksa da şunu çok önemsiyorum Gezi Kütüphanesi’nden kitap almak Gezi’deki ruhtan küçük de olsa bir parçayı sembolik olarak alıp beraberinizde götürmek demek. Ne olursa olsun o parça evinizde sizinle olacak. Gezi’ye kitap getirmek de kendinizden bir şeyleri Gezi’ye katmanın sembolik bir anı. Tüm bu anıların şehre, ülkeye yayıldığını düşünmek beni heyecanlandırıyor. Ve tabii en güzeli Gezi Kütüphanesi’nin yarattığı çapraz platform. Herkesten herkese kitap akışı sağlayan yanı.