Leyla’nın İzinde Bir Yolculuk: Allah Yakındır / خدا نزدیک است – Ali Vezirian

2

خدا نزدیک است / Khoda Nazdik Ast (hüdâ nezdik est) / God is Near / Allah Yakındır Tahran’lı yönetmen Ali Vezirian ile birlikte Leyla’nın izinde gerçek (ilahi) aşka giden yalın bir yolculuğun hikâyesi 2006 yapımı İran filmidir. Sürükleyici içeriğiyle izleyiciyi mecazi aşktan ilahi aşka, varlıktan, hiçliğin olmayan sınırlarındaki hayal dünyasında uzun bir yolculuk yaptıracak olan film kişinin zahiri ile ruhu arasında sembolik anlamda bir ayna tutmaktadır. Nihayetinde Rıza’da kalbinde ki aşkın Leyla’sına kavuşmak olmadığını zorda olsa anlayacaktır.

Khoda-Nazdik-Ast-Poster

Film İlmi, Mistik ve İslami inançlara atfedilmiş efsanevi olayların tasviri ile bir köy yerinde öğretmenlik yapmaya başlayan hoca hanım ve onu kasabadan köye getirip götüren motosiklet sürücüsü arasında geçiyor. Sık sık şiirler ve gazeller yer aldığı filmde Hâfız El Şirâzî (حافظ شیرازی) şiirlerine rastlamak oldukça mümkün. Velhasıl filmde cereyan eden ilmi ve felsefi diyaloglarda ki remizler de ayrıca yorumlanmalı fakat filmin beni çok etkilemesi ve birden fazla düşünceyle yorumlanabilecek bir çok diyalog olduğundan fazla girmemeye gayret edeceğim yine de söylemeden geçmek istemiyorum bir iki üç.. tekrar tekrar izleyin film, içinden alınıp kendi içimize koyulacak saf güzelliklerle dolu. Yönetmen hakkında çok fazla bilgimiz olmamasına rağmen İran 25. uluslararası “Fecr film festivali”nde, en iyi yönetmen ve İtalya’da 10. din ve günümüz film festivalinde “Don Tonino Bello” ödüllerini kazandığını öğrendik. Aşağıda filmin özeti ve derlemeleri ile birlikte anlatmaya çalışacağım. Ayrıca filmi sayfanın sonuna inerek Türkçe altyazılı olarak izlemeye başlayabilirsiniz.

Yönetmen / Director: Ali Vazirian
Oyuncular / Stars: Babak Hammidian, Elnaz Shakerdoost, Saeed Nikpour, Mina Jafarzaeh, Safar Roohi, Ellahe Bavand.

 

Geldi üzerime üç keder, bir anda yalnızlık, esaret ve sevgilinin hasreti.
Yalnızlık ve esaretin çaresi var, ama, sevgilinin hasreti.. Sevgilinin hasreti.. Sevgilinin hasreti..

 

“Bana verdiğin acıdan zevk alıyorum ey ümit kapım, hayır hayır, senden asla yüz çeviremem. Şayet bana “Onun aşkını unutacaksın” deselerdi, cevabım lâm ve elif olurdu. لا ” İbn-i Hazm, Tawk al Hamama al Mafkoud

Kulude isimli bir köyde iyi kalpli, saf motosiklet taksicisi bir genç (Rıza), köyün yeni öğretmenine (Benyamil) aşık olur ve olaylar gelişir. Rıza yokluk içinde manevi zenginliğe (Allah aşkına) inancı tam olan tevekkül içinde meczûp bir delikanlıdır. Annesiyle birlikte yaşamakta, motosiklet taksiciliği yaparak kazandığı gelirle annesine bakmaya çalışan, fakat kalbinde ki merhametten ve inancından dolayı çevresinde gördüğü herkese yardımcı olmak isteyen dürüst bir gençtir. İzledikçe insanın kalbine dokunan film bilhassa doğu sineması hayranları ve mistikler için öğretici ve tesiri altında bırakacak niteliktedir. İnsanın varoluşuyla başladığı maşukluktan aşıklığa ve hiçliğe ulaşıp yok olana dek aşkın asla bulunamayacağını ifade eden filmde öte yandan Tasavvufi inanç ve Allah aşkı anlatılmaktadır.

khoda (4)Rıza çevresi tarafından “deli” olarak görülen iyi niyetli, tertemiz bir gençtir. Akîl olmanın anahtarı “ben-ben-ben” iken; heybesi beş on elmadan gelecek olan kuruşlarla hacim kazanmayı bekleyen bir çocuğa elindekileri akıtan, bedeninin alacağı acı bir hazzı unutup inancı gereği motoruna bindirdiği yolcusunun rahatsız olmaması için sırtına sepet lastiğinden tahta bir kasa bağlayan -bugün namus kavramının bedensel bir imgeyi ifade ettiği düşüncesine karşı çıksakta gerçekten kalben namuslu bir adam ‘ben’i unutup önce ‘sana’ , ‘ona’, ‘herkese’ koşan acîb bir aklı na-tamamdır Rıza. Motosikletiyle taksicilik yaparak para kazanmaktadır. Bir gün uzak bir köye (kendi yaşadığı köye) ulaşmaya çalışan öğretmen ile rastlaşır. Rıza motoruna binen huysuz ihtiyara laf anlatırken gözü birden otobüsten inen öğretmen hanıma takılır, işte o an Rızanın gönlünde aşk zuhur eder. Bu karşılaşma Rızayı inancının tam olduğu ilahi aşka götürecek ilk adımdır. Köyün bozuk yolundan otobüs geçmediği için motosikletle gitmesi gerektiğini öğrenen öğretmen hanım Rızanın motorunda bulur kendini. Rıza öğretmen hanım ile tanıştıktan sonra yoluna artık eskisi gibi devam edemez. Artık Rıza Meczup olmaktan Mecnun olmaya doğru yürümeye başlamıştır, tek o heyecanı hoca hanımı her gün omuzunda yük gibi taşımak, bir gergef gibi aşkı içine dokumaktır. O günden itibaren her gün öğretmeni evinden alıp, okula götürmeyi vazife edinir kendine. Yönetmen nesneleri de ön planda tutmaya çalışıyor. Annesinin isteği üzerine; pazardan bayan yolcularla arasına bir şerit koymak için aldığı kasa, film boyunca ehemmiyetini korur. Tahta kasa filmde yeri doldurulamaz bir nesne haline dönüşür. Zaten filmin sonu da bunu tasdikler nitelikte.  Rıza’nın öğretmene karşı duyguları ne kadar saklamaya çalışsa da omzunda yük olmaya başlar. Rıza bununla beraber inanılmaz bir değişim yaşar. Yemek yemez, konuşmaz ve etrafında olup bitenleri görmez. Demirden yapılma zilin çalmasını beklerken de tek bir gözün sığabileceği pencere camının köşesinden öğretmeni izlemeye başlar. Leyla’nın hüznüyle söze bürünen şiir muallim olan mahbubun dilinden dökülen ilk ders ‘âb’dır. Bunu işitip suya koşar Rıza. Sevdiğinin medresesinin çeşmesi ondan bir damla suyu esirger iken göklerden tertemiz bir yağmur gönderilir üzerine. Yine de; kendisine armağanı gönderene bakmak yerine, kendisinden bir damlayı, bir kelamı esirgeyen yârinin daracık sınıfını temaşadan alamaz kendini. Taamı unutur, âb ile yetinir. Hanesini unutur, yârin muhabbetiyle sevinir.

Halk arasında işini ciddiye almadığı için “deli” olarak görülen  Rıza motosikleti de bir hayli ilginç kullanmakta, yolcuları korkutmaktadır. Hatta daha ilk tanışmada derenin üzerinden geçerken öğretmenin ayakkabısı suya düşer. Rıza ise azarlanmanın ardından koşarak ayakkabının peşinden gider. Bu sahne Mecid Mecidi sinemasının ünlü filmi Baran’ı hatırlatır bize. Karakterin ayakkabıyı elleriyle temizlemesi ve ona uzatması hatta ilerleyen sahnelerde Öğretmenden tesadüfî aldığı tokayı saklayan Rıza, “Latif karakterini” anımsatıyor.  Öğretmen Hanım’ın habersizce okul ile bağını koparmasından en çok Rıza etkilenir. Yaşadığı sıkıntılar onu iyiden iyiye çıkmaza sürükler. Günlerce beklediği kapıyı çalmaya niyetlenir fakat bundan da gözyaşıyla nasibini alır. İlerleyen zamanlarda öğretmen’in evlenmesi Rızayı “Mecnun’a” çevirir. Artık kendini dahi hatırlamayan Rıza annesinin dualarıyla ayakta kalmaya çalışır.

Leylayı ve Mevla’yı aynı anda sevemem:

Son şifa umudu türbeye getirilen Rıza, belki de en zor imtihanını gerçek dünyaya uyandığı zaman veriyor. Leyla’sını ararken Mevlayı bulan Rıza  “Leylayı ve Mevlayı aynı anda sevemem” diyor. Türbe de geçen bir kaç sahne beşli rahatsız edebilir. Hiç bir kaygı barındırmıyor film. Duru hikâyesi ve telaşsız üslubuyla seyirciyi sürüklemeyi başarıyor. Yönetmen filmi öylesine derin bir yapı üzerine kurmuş ki; İki seneyi aşkın bir süreyi 80 dakikaya sığdırıyor ve bunu yaparken de zamandan ve mekândan sıyırıyor kendini. Yalnızca karaktere yoğunlaşıyor, onların jest ve mimiklerini her ayrıntısıyla öne çıkarıyor. Khoda Nazdik Ast filmi yönetmen Ali Veziriyan’a 2007 yılında İran 25. Uluslararası Fecr Film Festivali’nde “En İyi Yönetmen”, yine aynı yıl İtalya’da Dün ve Günümüz Film Festivali’nde “Don Tonino Bello” ödülünü kazandırdı.

allahyakindir

Başrol de yer alan usta oyuncu Babek Hamidiyan ve Elnaz Shakerdoodt’un Leyla ve Mecnun olmak için gösterdikleri müthiş performans belki de filmin en büyük şansı. Motosiklet üzerinde iki masal kahramanı gibi yolculuk yaparken müzikler dikkat çekiyor. Bardia Kioross’in besteleri dinleyenlerin üzerinde en az film kadar etki bırakıyor. Film aynı zamanda büyük bir yer ayrılan Edebiyatla paralel ilerliyor. Gerek öğretmenin sözlükte ki ilk kelime “ab” ile başlaması ve Ghayser Aminpoor’dan okuduğu muhteşem şiir ile bunu doğruluyor. Ey aşk  Ateştir senin nesebin…/ Niteliğin dumandır kaynağın ise rüzgar / Su tufana dönüştü toprak da küle / Senin kokunla ateş rüzgara karıştı / Şirin’siz her saray bisütûn gibi viranedir / Ferhat’sız her dağ bir saman çöpüdür rüzgarda / Yedi nesil öteye tüm atalarımız gâmdı / Bize miras kalan hep sonsuz keder oldu / Rüzgar esince toprağımızdan senin kokun geliyor / Sadece Sen kalacaksın; / Biz hepimiz gidince. Ali Veziriyan her ne kadar mecazi ve ruhani aşkı farklı boyutlarıyla ele alıyorsa da her yaştan seyirciye hitap etmeyi başarmış.

“Yüreğim kanıyor.., ama, heyhat! Bu yaraya bir merhem yok!”

“Ey, Aşk..! Ateşdir senin nesebin..;
Niteliğin dumandır, kaynağın ise rüzgar..
Su, tufâna dönüştü.. Toprak da küle..;
Senin kokunla ateş rüzgara karıştı…
Şirinsiz her saray, bi sütûn gibi viranedir..;
Ferhatsız her dağ bir saman çöpüdür rüzgarda…
Yedi nesil öteye, tüm atalarımız gâmdı..;
Bize miras kalan hep sonsuz keder oldu..
Rüzgar esince toprağımızdan senin kokun geliyor..;
Sadece sen kalacaksın, biz hepimiz gidince…”

 

‘ey eşk
ez ateş, esle o neseb dari
ez tireye dud i ve ez dudiman i bad
ab ez to tufan şod
hak ez to hakister
ez buy i to ateş
der can i bad uftad
her kasr i bi Şirin
çun bistun viran
her kuh i bi Ferhad
kahi be dest i bad
heftad poşt i ma
ez nesl i gem budend
ers i peder i ma ra
enduh i mazerzad
ez hak i ma der bad
buy i to miayed
tenha to mimani
ma mirevim ez yad.”

ای عشق
از آتش ، اصل و نسب داری
از تیره ی دودی و از دودمان باد
آب از تو طوفان شد
خاک از تو خاکستر
از بوی توآتش
در جان باد افتاد
هر قصر بی شیرین
چون بیستون ویران
هرکوه بی فرهاد
کاهی به دست باد
هفتاد پشت ما
از نسل غم بودند
ارث پدر ما را
اندوه مادرزاد
از خاک ما در باد
بوی تو می آید
تنها تو می مانی
ما می رویم از یاد

Leyla ile Mecnun‘un asıl hikâyesinde anlatılana göre bir gün Leyla Mecnunun karşısına çıkar ve ona teslim olduğunu dile getirmek ister, ancak Mecnun’un beklediği aşk bu değildir bu rivayete göre öğretmen hanım, Rıza’nın karşısına çıkıp ona geldiğini ifade ettiğinde Rıza’nın cevabı bir fiil Mecnun’un cevabı, Mecnunun duygu ve düşünceleri, Rıza’nın duygu ve düşünceleriyle adeta denk olmuş.

“ Leyla: – Mecnun! Mecnun’um! Beni tanımadın mı? Ben Leylâ’yım! Her şeyi bırakıp sana geldim. Seni bir kez olsun görebilmek için geldim. Aylarca, yıllarca sana kavuşmak arzusuyla yandım. En sonunda işte sana geldim. Artık senin yanındayım.

Mecnun: – Ey adı güzel! Sen adını sevgilimden almışa benziyorsun. Eğer sen Leylâ isen, benim içimdeki kim? Ben Leylâ ile bir canım. Leylâ benden ayrı mı? Hayır değil. O hep içimde, hep gönlümde. Benim gönlüm onun aşkıyla doludur. Ama artık bu gönül seninle kavuşmaya dayanamaz. Sen benim kalbime sonsuz bir güzelliği nakış nakış işledin. Bu gönül sevdanın pınarını bulmuş. Bu pınarın bir damlasına iltifat eder mi? Sen benim içimdesin. Öyle de kalacaksın. Şimdi deveni kaldır ve kabilene dön. Çükü senin el diline düşmeni istemem. Bu yüreğimde derin yaralar açar. Oysa benim gönlümdeki Leylâ, saf ve temiz bir şekilde duruyor. “

Beni âşık ettin ama vefâ etmedin,
Ey bânû cân!
Beni ayırdın aşkından sen,
Ey bânû cân!
Beni dünyada avâre bıraktın,
Ey bânû cân!
Ağaçlar şimdi çiçek açmaya başladı,
Ey bânû, bânû cân!

Allah’ım..! Hamd sanadır; tüm teşekkür edenlerin şükrü sanadır. Bu acı ve musibetten dolayı (da) yine sana hamd olsun. Allah’ım, (huzuruna) varacağım gün Hüseyn’in şefâatini bana nasip eyle, ve indinde, İmam Hüseyin ve canlarını Huseyin’in yoluna feda eden ashabıyla birlikte, durmam için ayağıma sebât ver Allah’ım.

– Neden böyle üzgünsün?
+ Öğretmen hanım. Öğretmen hanım artık ‘su’ dersini öğretmiyor. Kimse artık ‘su’ dersini öğrenmiyor.
– Çocuklar şimdi ne yapacak? Çocuklar ne mi yapacak? Yoksa sen mi ne yapacaksın? Pekâla.. Görünüşe bakarsak, ona gerçekten tutulmuşsun. O zaman, annen sana iyi bir kız aramaya başlamalı.
+ Seyyid Yahya, tutulmak da nedir?
– Yani, en güzel olanı sevmek. Aşk ateşini kalbinde yakmak demek. Yani, kalp gözü ve kulağının açılması.
+ Çok üzülüyorum, Seyyid Yahya. Sen de üzülmüştün, değil mi?
– Evet, oğlum. Ben hayatım boyunca hep aşıktım. Aşıktım bütün bir ömür.
+ Öğretmen hanım buraya geliyor mu ki? Onu gördün mü sen?
– Hayır, Rıza can. Benim öğretmenim okuma-yazmayı değil Aşkı öğretiyor. Leyla’ya aşık olmayı.. Ona aşkın İmamı diyorlar.

Herkes aşk sanatını öğrenemez..
Bu avı her avcı yakalayamaz..
Aşk kaabiliyet ister..
Hakk’ı arayana temiz bir kalp gerektir..
Aşk ilk önce maşukta belirir.
Ki, âşık, öteleri görsün.

– Henüz, bu şifa ile o ayrılık arkasındaki hikmeti anlamış değilim. Sanki bunlar bir rüyaydı.
+ Allah’ın her işinde hikmet vardır. Bizim için ne takdir etmişse, ona razı olmalıyız.

– Nereye gidiyorsun, Rıza? Tamamen hazırlanmışsın.
+ Leyla’nın peşinden gidiyorum, Seyyid Yahya. Leyla’yı arıyorum.
– Leyla dün kendi ayağıyla sana gelmişti, sen gitmesine izin verdin.
+ Başka bir Leyla’yı arıyorum. Kimsenin benden alıp-götüremeyeceği. İstediğim zaman, kendisiyle konuşabileceğim, bize her şeyden daha yakın olanın.. Eğer aşık olursan, başka kimseye muhtaç olmayacağın (O Leyla’nın)..
– Allah her yerde hazırdır. Nerede kendini O’na daha yakın hissediyorsan, ona bakmalısın. Bir yetimle ilgilenince, ya da bir evsize barınak sağladığında, veya bir hasta ziyaretinde, ya da bir kırık kalbe merhem olurken..
+ İkisini birden sevemem. İnsan nasıl olur da Leyla’sız yaşar?
– Herkes Leyla’yı arıyor. Fakat, bazıları hata ediyor. Sadece Allah biliyor.

Türkçe Altyazılı İzleyin:

Share.

About Author

2 yorum

  1. cok güzel okadar etkilendim ki sanki yaşadım hisetim Allah herkeze leylayı nasip etmiyo

    Reply
  2. Öyle bir film ki bana hem Leyla’yi hem Mevla’yi yakın etti yahut (Allah muhafaza)uzak mı etti desem….Emeğinize sağlık bir kez daha izlemiş gibi oldum sayenizde. Aşk oduna tutul da gör, düş de gör Leyla neymiş, Mevla kimmiş….

    Reply

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn fuck you google, child porn