Tahrip gücü yüksek bir intihardı bu içimde,
patlamalardan arta kalan keskin şarapnel parçaları.
şehirlere karbonmonoksit yağıyor
sokak çocuklarının üşüyen bakışlarında
dalgın birer hayal var.
birinin hayali, peri masallarında prens olmak
diğerininki de gök kuşağına ip atmak
çocukluk işte,
bilmese de sadece hayallerde kalacağını;
yüzünde, soğuk ama bakanların içini ısıtan bir tebessüm var.
sızıyorduk bir yaşlı bir duvar kenarında..
sokaklarda hüznün melodisi
ellerimizde yıpranmış birer şiir
dudaklarımız nefesimize kilitlenmiş
şarkılar söylüyor
çöplükte sevişen kedilerin iniltileriyle
geceye tutuluyorduk.
Hayır
dokunulmazdı öyle
hiç tanımadığın kalbin
kıyısından sızan radyasyon gibi
o siyahımsı, kırmızı ölümcül acıya..
Yasaktı hayal kurmak,
uyuya kalmakta ya da ölmek yasak.
kaderin nefesimizi tıkadığı acımtrak anılar
boğazımıza dayanmış bir silah gibiydi
kaçışı yok, sonrası yok..
varolan tek şey, hiçlik..
Böylesine sancılı rüyaların üzerine gidilmiyordu..
bozulan musluğun vanası gibi ağlıyor akşam
ellerimde geçmişin çoğalan izi
damla damla biriken hüzünlerden
yarattığın sevinç taneleri
kirpik uçlarıma düşen..
burada pazarlar böyle geçiyor..
sensiz, ama senin hayalinle..
söylemiştin bir mektubunda;
“Almanya’da pazar yoktur. / Tüm pazarları ikimiz için yaşa.”
sen gittiğinden beri yağmurlarla başım dertte hiç durulmak bilmediler..
ve sonbahar senin gidişinle başladı.
şimdi hangi şehrin güneşisin bilmiyorum..
şimdi ne yazmak, ne gezmek..
hiç kaldı bir mutluluktan geriye..
hayal kurmak ve anıların sancısıyla
umuda tutunmaktan başka hiç birşey yok..
sadece ben çok üşüyorum.
1 Yorum
pazar günü geçmek bilmiyor !