O tuhaf kalabalığın ortasında
Baktım dağ göllerinin derin uykusuna
Görünen tüm yollara baktım
Gücüm yok
Acıyan yaralarını sormaya
Orada
Tanrının biliniyor kuşlar
Kadınlar tanrının biliyor kuşları
Ve soruyorlar ona
Tanrım ne yaptık sana
Kuşlarının kanatlarını mı kırdık
Ne yaptık sana
Tanrı sessiz
Annem kadar sessiz
Bakarak
Neden bekliyorsunuz burada
Diyordu kalanlara
Ah sevgili ten
Neden bekliyorsun burada
Alıp kokunu git
Git
O acı rüzgârın ardından.
Geçmişini umudun.
Yürüdüm,
Ayaklarımda sevdanın zincirleri
Koşmak isterdim sana.
Bir kanadı kırık kuşun uçuşu gibi
Kaybettim, bir parçaydı
Herşey kadar biraz eksik kaldığım
Bir gece kuşunun omzumda ötüşü değil
Yüreksizliğimin kör karanlığına kaçışıydı.
Duyulmasın diye çığlığım, tenimi parçaladığım
Ellerimde dinamitlerle sarıldığım ıslak, sağanak akşamlara.
Tanrı’nın gözleri önünde benliğimi.
Şimdi üşüyor ümidimin parmak uçları
Doğmamış bir güneş için, Tanrı’nın melekleri omzumda
Yaşamak için bir parça, bakışından almak isterdim sadece..
Olmadı, olmadı…
Gittim ve şimdi rüzgârın soğuk ve gri teninde kaybolmaktır yaşamdan arta kalan..